Paylaş
Bu sergi kaçmaz
MOMA’nın bugüne kadarki sergileri arasında belki de kimliğiyle en iyi örtüşen Abstract Expressionist New York (Soyut Ekspresyonist New York), 25 Nisan’a kadar devam ediyor. Sergi, New York’u uluslararası modern sanatın ön safına yerleştiren ilk avangart hareket olan Soyut Ekspresyonizm dönemini kapsıyor.
Serginin gösterildiği MOMA, bu akım ortaya çıkarken işin içindeydi; daha önceki Avrupalı avangartlarla kuramadığı türde bir ilişki bu. Bu sergideki eserlerin büyük bölümü müzeye bir-iki kilometre uzaklıkta üretilmiş ve birkaç blok ötesinde bir yerlerde satılmıştı.
Akımın ismini aldığı 40’lı yıllarda dünyayı acımasızlık ve vahşet kasıp kavuruyordu: Yahudi katliamı, cephelerde verilen büyük kayıplar ve atom bombası...
Omuzlarında bu sorumluluğu hisseden, sonradan Soyut Ekspresyonistler diye bilinegelecek Amerikalı sanatçılar insanlığın en yüksek ideallerini yeniden savunacak sanatı yapmak üzere yola çıktılar.
Tarihi koşullar onlara bir avantaj sağladı: Savaş dönemindeki olaylar New York’u modern sanat ticaretine açık bir şehir yaptı. Ülkelerinden sürülmüş sanatçılar ve sanat simsarları, şehri zamanın en ileri çalışmalarıyla doldurdu ve yerel sanatçılar ön sırada yerlerini aldı.
MOMA’daki bu sergi Andy Warhol, Roy Lichtenstein, Andre Masson, Roberto Matta, Philip Guston, Jackson Pollock, Robert Motherwell, Willem de Kooning, Adolph Gottlieb, Mark Rothko, Ad Reinhardt, Philip Guston, Franz Kline ve Clyfford Still gibi isimlerin eserleriyle New York’ta sanatın en şaşaalı dönemine ayna tutuyor.
Otel meraklılarına
Şu an şehirdeki en yeni ve görülesi oteller Times Square’deki The Chatwal, Robert De Niro’nun 88 odalı lüks oteli Greenwich ve sadece odalarının her birine 1 milyon dolar harcanan Setai Hotel. Bütçeniz kalmayı kaldırmasa bile gidip bir görün.
Rezervasyon yaptırabilirseniz gidin
Şehirde bağlantıları güçlü bir arkadaşınız varsa söyleyin, size The Lion’dan rezervasyon yaptırsın. Şu an yer bulması en zor ve en havalı restoran burası. Camları bantlanmış, sokaktan içeriyi göremiyorsunuz; tabelası yok, dışarıdan bakınca restoran olduğunu bile anlamıyorsunuz. Biz gittiğimizde “Gossip Girl” dizisinin oyuncularından birkaçı arka masalardan birinde oturuyordu. Mönü son derece sade, dekorasyon etkileyici. Yüksek tavanlı odanın duvarlarında Daily News fotoğrafları ile Basquiat’lar yan yana.
New York’taki İtalya
Şehrin en meşhur binalarından Flatiron’ın karşısında kısa bir süre önce sadece yenilip içilen küçük bir İtalya kuruldu: Eataly. Bir gökdelenin giriş katındaki 4 bin 600 metrekarelik alana girdiğinizde sadece ambalajları yüzünden bile yiyecekleri, içecekleri, sosları, şarapları, her bir şeyi toplayıp eve götürmek istiyorsunuz.
Burası bir yiyecek ve şarap pazarı. Pazarın içinde çeşitli restoranlar da var. Birinde sadece makarna ve pizza yeniyor, diğerinde et, ötekinde balık, sonuncusunda ise beyaz masa örtülü masalarda daha uzun soluklu oturuluyor. Peynir ve et reyonunun ortasındaki alana serpiştirilmiş yüksek mermer masalarda ise oturulmuyor, yaslanılıp şarap-peynir yapılıyor.
Bir de klasik
Bilenler bilir, yeni değil ama gerçek bir New York deneyimi yaşamak isteyenlerin mutlaka uğraması gereken Smalls, West Village’daki bir bodrum katında konuşlanmış bir caz kulübü. Gece boyunca farklı müzisyenler performans sergiliyor. Sahnenin önündeki tahta sandalyelerde veya barda yer bulabilirseniz şanslısınız. Giriş 20 dolar.
Yazın bir kenara
Otantik yemeğe meraklı olanlara Kore restoranı Seoul Garden’ı tavsiye ederim. Koreantown’daki restoranı yürürken keşfetmeniz mümkün değil, çünkü iş hanı gibi bir binanın ikinci katında. Öyle şıklık beklemeyin ama restoranı bana tavsiye edenler işi biliyor ve şehirde en iyi Kore yemeğinin burada yenileceğini garanti ediyor. Çok da hesaplı; biz iki kişi masayı donattık ve bahşişiyle birlikte 55 dolar ödeyip kalktık.
Paylaş