Paylaş
Bunun 67 milyon hektarı kentlerin içinde, geri kalan ise çevresinde.
Yani...Kentler dünyanın dört bir yanında giderek gıda üretiminin önemli merkezleri haline geliyor.
Geçtiğimiz yıl Uluslararası Su Yönetimi Enstitüsü, Berkeley ve Stanford Üniversiteleri işbirliğiyle yapılan bir araştırmanın mimarlarından Pay Drechsel, kentsel tarımın gelişmiş ülkelerde emisyonları azalttığı ve yeşil ekonomiye katkıda bulunduğu için kutsandığını, gelişmekte olan ülkelerde ise genelde ‘modernleşme yolunda engel teşkil eden kırsal yaşamın rahatsız edici kalıntıları’ gibi görüldüğünü söylüyor. “Bu, değişmesi gereken bir yaklaşım” diyor Drechsel. (Kaynak: Stanford Woods, Kasım 2014)
*
Kentsel tarım kenarda köşede kalmış alanları üretime açıyor, selleri önlüyor, yoksulların geçimini sağlıyor ve kentlerdeki biyoçeşitliliği koruyor.
İşin güzel yanı, kentlerde taze sebzeler gibi besin değeri yüksek ürünler yetiştiriliyor.
Afrika’da Sahara Çölü’nün güneyindeki kentlerde misal, daha çok yeşillik ekiliyor.
Gana’nın kentsel bölgelerinde 2 bin kent çiftçisi 800 bin insanı doyuran sebzeleri üretiyor.
Gana’nın başkenti Akra’da atık suların yüzde 10’u kentsel tarım alanlarında geri dönüştürülüyor. Geçtiğimiz yıllarda hükümet destekleri ve çeşitli sponsorluklarla Küba, Kolombiya, Botsvana ve Mısır gibi ülkelerde kentsel tarımı destekleyen projelere imza atıldı.
*
Gelişmiş ülkelerde ise küçük ölçekli kent çiftlikleri, kimyasal gübrelerle su yollarını kirleten, hem maddi hem çevresel zararları olan endüstriyel tarıma panzehir olarak görülüyor.
New York’ta gökdelenlerin tepesinde sebze yetiştiriliyor, arıcılık yapılıyor.
O arıların balları otellerde kahvaltı masasına geliyor.
*
Havana’da, Kinshasa’da, Hanoi’de, Chicago’da, Milwaukee’de, Detroit’te, Atlanta’da insanlar pencere kenarlarında, çatılarında, ortak bahçelerde meyve-sebze yetiştiriyorlar.
2008’de Philedelphia’daki ortak kullanıma açık 226 bahçede 4.9 milyon dolarlık yaz sebzesi yetiştirildi.
Tek bir süpermarketi olan epey yoksul Camden-New Jersey’de çok yağışlı ve soğuk bir yaz mevsiminde bile 44 tarladan 14 bin kilo sebze toplandı.
Dünyada 800 milyon insan şehirlerde meyve ve sebze yetiştiriyor.
Bu, dünyada üretilen gıdanın yüzde 15-20’sine denk geliyor.
*
Kentlerde yetiştirilen meyve ve sebzeler, nakliye masrafı olmadığı için marketlerden daha ucuz.
Ulaşım ve dağıtım sıkıntılarından muaf. Doğal afetlerde kurtarıcı nitelikte.
Bunun farkında olan devletler kentlerde tarım yapılabilmesi için teşvik vermekten kaçınmıyor.
*
Dünya böylesine şevkle kentsel tarıma yönelmişken ve var olanı yitirmeme çabasında iken; balkonlardan teraslara, dikey bahçelere betonlar üzerinde çözüm arayışına girmişken, biz bir kısmını bugüne dek muhafaza etmeyi başardığımız 1500 yıllık bostanlarımızı feda mı edeceğiz gerçekten?
Geçtiğimiz hafta, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı yıkım ekipleri sur dışında bulunan tarihi Yedikule Bostanları’nın barakalarını yıktı ve martta bostancıların buradan tahliye edileceği söylendi.
*
Evet, Yedikule Bostanları bizim tarihi mirasımız.
Ama bu bostanlar bizim sadece geçmişimizi anlatmıyor...
Bu bostanlar aynı zamanda bizim gelecekle de bağımız.
Dünya kentsel tarıma yöneldi, bu eğilim giderek hızlanıyor.
Ve biz bostanlarımızla halihazırda geleceğin kentlerine örnek bir taraf barındırıyoruz.
Bundan vazgeçmek, İstanbul’un geleceğinden de yemek demek.Kıymayın bostanlara. N’olur kıymayın.
Paylaş