Paylaş
WWF’in Türkiye’nin Ekolojik Ayak İzi Raporu ile Türkiye’deki doğal kaynakların eğilimleri ilk kez irdelendi.
Tablo dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi, bizde de hiç parlak değil.
Rapor sürdürülebilirliği gerçek ve sağlam temellere oturtmak için çok önemli bir fırsat sunuyor, arz ve talep arasındaki uçurumu gözler önüne sererek ekolojik limit aşımının kapatılmasına yönelik çözümler geliştiriyor.
WWF Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar raporun girişinde artık daha az kaynaktan daha fazlasını elde etmek için yeni yollar bulmak zorunda olduğumuz uyarısında bulunuyor: “Kaynakları, kendilerini yenileme hızından daha fazla tüketmeyi sürdürmemiz dünyamızı yok etmek anlamına gelir. Artık kaynakları, doğanın koşullarına ve sınırlarına göre yönetmek durumundayız.”
Peki ne yapmalı?
1 Ekolojik Ayak İzi hesaplamaları kalkınma planlarına dahil edilmeli. Türkiye’nin kalkınma yollarını değiştirerek doğal kaynakların ekolojik sınırları aşmayan kullanımını sağlaması, çevresel sürdürülebilirlikle ekonomik büyüme hedeflerini bütünleştirmesi gerek.
2 Hükümet iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik ve korunan alanlarla ilgili uluslararası taahütlerini yerine getirmeli. Karar vericiler uluslararası süreçlere ve müzakerelere etkin katılım sağlamalı.
3 Kaynak verimliliği artırılmalı. Karbon salımlarının, aşırı avlanmanın ve biyolojik çeşitlilik kaybının arttığı, sulak alanların azaldığı Türkiye’de etkin olmayan ve maliyeti gün geçtikçe artan politikalardan uzaklaşmak gerek. Kaynak verimliliği, ortak geleceğimizi inşa ederken gezegenin ekolojik sınırları içinde yaşamayı başarmamız için hayati bir strateji. Kaynakların verimli kullanımı için yol haritaları oluşturulmalı, politikalara dahil edilerek uygulamaya geçirilmeli.
4 Ekosistem hizmetleri fiyatlara dahil edilmeli. Doğanın korunmasına yatırımı kolaylaştırmak amacıyla, doğal sistemlerin insanlara sağladığı hizmetlerin değerini ölçmek için bir sisteme ihtiyaç var. Doğal kaynakları kullanmanın maliyetinin belirgin olması, kaynakların verimli üretimi ve kullanımı için yapılacak yatırımların risklerini azaltır.
5 Birbiriyle rekabet halindeki arazi talepleri doğru yönetilmeli. Gıda, yem, konut, turizm, ulaşım ve enerji üretiminin yanı sıra, biyolojik çeşitliliği korumak ve ekosistem hizmetlerini sürdürülebilir kılmak için gerekli alanların ayrılması ve kullanım planlamalarının yapılması önem kazanıyor.
6 Yeni korunan alanlar oluşturulmalı. Biyolojik kapasiteye yatırım yapmalı, üretken alanların verimliliğini artırmalı, sistemli bir planlamayla yeni korunan alanlar oluşturmalı ve korunan alanların yönetimini iyileştirilmeli.
7 Kamu ve iş dünyası doğa koruma kuruluşlarıyla iletişimini artırmalı ve işbirlikleri geliştirmeli.
8 İş dünyası ve hükümet öncü rol üstlenmeli. Doğaya değer biçen ve kaynakları toplumsal zenginlik sağlayacak biçimde tahsis eden yaklaşımların benimsenmesinde karar vericilerin ve piyasa mekanizmalarının önemi büyük. Finansal krizler, karar vericilerin ve iş dünyasının gündeminde yeşil büyüme bakış açısının ertelenmesi için bir mazeret olmamalı.
9 İsrafa yönelik tüketime son verilmeli. Bireyler gıda, ulaşım, mal ve hizmetlere olan taleplerini daha sürdürülebilir alternatiflerle şekillendirerek pazara yön verebilir.
Özellikle üst gelir seviyesinden insanların, üretim sürecindeki doğal kaynak kullanımını anlamaları ve sürdürülebilir ürünlerle şirketlere yönelmeleri gerek.
10 Yeşil yatırımların önü açılmalı. Sürdürülebilir finansman kriterlerinin yasal çerçevesi oluşturulmalı, teşvik mekanizmaları bu yönde artırılmalı.
Paylaş