Paylaş
Ve fikir önderleri, yerine geçecek terimi buldu bile: “Post cool”, yani samimiyet ve doğallığın öne çıktığı “cool sonrası”...
Yaprak Aras bu ayki Vogue dergisinde harika bir yazı kaleme almış: “Cool sizlere ömür, yaşasın post cool.” Cool terimi Türkiye’de hayatımıza geç girmiş olsa da gerçekte epey ihtiyar bir sözcük. Bandı cool caz akımına, Miles Davis’in 1949’daki “Birth of the Cool” kayıtları ile caz müzisyenleri Bix Beiderbecke ve Lester Young’a kadar geri sarabiliriz.
Daha çok bir tavrı niteleyen terim, başta sadece caz çevrelerinde kullanılırken zamanla önce beyazperdeye, ardından edebiyata ve sonra hayatın her alanına sıçrıyor.
50’lerde James Dean ve Marlon Brando gibi isimler cool sözcüğüyle eşanlamlı sayılır oluyor.
60’larda Jack Kerouac ve Allen Ginsberg gibilerinin temsil ettiği Beat kuşağı cool terimini tekeline alıyor. 70’ler ve 80’lerde cool bir altkültür özelliği olmaktan çıkıp ana akım kültürün kullanımına geçiyor. Artık herkes cool olabiliyor.
Ya şimdi? Aras, “Popüler anla-mıyla cool, hızla kan kaybediyor. Ve onu hiçbir şey kurtaramayacak” diyor. Cool’luğun cool’luğunu yitirdiğine inancını pekiştirenin, Adbusters’daki Ted Gioia imzalı “Post cool” (Cool sonrası) başlıklı makale olduğunu belirtiyor.
Makaleye bir göz atalım... Gioia 1950’lerde insanları tarif etmek için kullanılan cool sözcüğünün bugün daha çok bir ürünü, cihazı tarif eden bir kelime olduğundan dem vuruyor; cool’un ölümünü bir zamanlar temsil ettiği şeyin tam aksine dönüşmesine bağlıyor; paketlenmiş, pazarlanan ve paranın satın alabileceği bir şeye...
Gioia, cool’un bitişinin sinyallerini 90’larda sezmeye başlamış: “Dinlenen müzikler, izlenen filmler, satın alınan ürünler değişiyordu. Ynsanlar çok hip sayılan ve stilize edilmiş cool’u geri çeviriyor, daha sade ve mütevazı şeylere yöneliyordu.
O dönemin en başarılı filmleri, cool aksiyon kahramanları yerine küçük çocukları öne çıkarmaya başladı. Indiana Jones veya Star Wars yerine Harry Potter ve Evde Tek Başına girdi hayatımıza. Cool yıldızlar gitti, reality şovlarla bizim gibi gerçek insanlar geldi. Son olarak da Facebook ve Twitter bu akıma katkıda bulundu: Cool’un ve biçimlendirilmiş eğlencenin yerine yoğunlaşmış gerçek hayat etkileşimleri başladı.”
Pazarlama odaklı cool kavramına çıkılması da tam bu döneme denk geliyor: “Neyin cool olduğunun dikte edilmesi, şirketlerin cool’u kontrol altına almaya çalışması tepkiye neden oldu. Cool kavramı da giderek küçümsenmeye başlandı.”
Cool’un ardından gelen ise post cool, yani cool sonrası...
“Post cool gelip geçici bir trend değil” diyor Gioia: “Yeni bir stil değil; stilize edilenin reddi. Post cool’un en önemli özelliklerinden biri, gerçeklik. Cool devrinde ironi neyse, post cool için de gerçeklik ve samimiyet o. Yeni dünya belki daha az şatafatlı olacak ama çevreye du-yarlı, açık ve dürüst olacak. Ynsanlar cool yerine gerçeği arayacak.”
Örnek olarak da doğaya yönelişi, organiğe dönüşü, müzikte fiziklerinden çok seslerine önem verilen şarkıcıları, Youtube’la ünlenen sıradan insanları sayıyor Gioia. “Değişimi ABD başkanlarında bile görebiliyorsunuz. Bill Clinton güneş gözlüklerini takıp saksofon çalmıştı. Barack Obama ise son derece ciddi ve ironiden uzak, açık biri.”
Gioia’ya göre güç odakları, post cool devri daha yeni yeni keşfediyor: “Eski kurallara göre oynamaya, cool davranmaya çalışanlar başarısız oluyor. Tüketici alışkanlıkları ciddi bir şekilde değişiyor.”
Paylaş