Paylaş
Bunların neredeyse yarısı mağdur. 100 binden fazla çocuk ise suça sürüklenmiş. 65 bini güvenlik birimlerince adli birimlere sevk edilmiş. Suçları genelde, yaralama, hırsızlık, uyuşturucu kullanmak, satmak, satın almak vb... Bu çocukların en az 10 bini madde bağımlısı.
Peki biz bu çocukları suçtan uzaklaştırmaya mı çalışıyoruz, yoksa durmadan hapse atmakla mı yetiniyoruz?
Örneğin, önümde iki çocuğun dosyaları var.
16 yaşındaki P.G. yağma, 15 yaşındaki S.Ç. ise hırsızlık suçuna karışmış.
S.Ç. son 5 yıl içinde 100 kez hırsızlık olayına karışmış ve hakkında işlem yapılmış. İkisi de cezaevinde. Hapiste olmalarına rağmen geçtiğimiz aylarda başka suçlardan ötürü sulh ceza hâkimliği haklarında tutuklama kararı verdi.
Türkiye’de adalet sistemine bir kere giren çocuk çıkamıyor. Pek çok çocuk hakkında yüzlerce dosya ve bu dosyalardan ayrı ayrı verilmiş cezalar var. Bunlar birleşiyor, dağ oluyor ve çocukların onlarca yıl hapis yatması bekleniyor.
Diyelim bir çocuk 1 yılda 20 suça karıştı... Çocuk her bir suçtan ayrı ayrı yargılanıp ayrı ceza alıyor. Her birinden 5 yıl hapis cezası alsa, bu cezalar toplanıp 100 yılı buluyor, çocuğun hayatına mal oluyor.
Bu çocuklar durmadan hapse girip çıkıyor, kimisi firar ediyor. Mutlaka suç işlemeye devam ediyor, yine hapse giriyor, topluma geri kazandırılmıyorlar.
Peki neden? Bunun sorumlusu kim?
AYRI AYRI SUÇLARDAN HAPİSTE ÖMÜR GEÇİRECEK KADAR CEZA ALIYORLAR
Çocuklar ‘suça sürüklenen çocuk’ olarak adli siteme girdiğinde, Çocuk Koruma Kanunu’na ve çocuk suçluluğunun önlenmesine ilişkin taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelere göre, çocukla ilgili alınması gereken tedbirler var. Çocuk savcılığa geldiği andan itibaren çocuk koruma mekanizmasının çalıştırılması, koruyucu ve destekleyici tedbirlerin alınması gerekiyor. Misal, çocuk eğitimine devam etmiyorsa eğitim tedbiri verilerek çocuğun okula kazandırılması ve takibinin yapılması, çocuk madde bağımlısıysa bunun tedavisi gerek. Bunlar yapılmadığı için binlerce çocuk, ayrı ayrı karıştıkları suçlardan ömürlerini hapiste geçirecek kadar ceza alıyor.
Sözünü ettiğim bu iki çocuk da takip edilmemiş, gidip yeniden suça karışmışlar. Burada yargının, savcılığın, sosyal çalışma görevlilerinin ihmali var. Onlar görevlerini yerine getirmediği, yeterli denetim, izleme, takip yapılmadığı, destek verilmediği için bu çocuklar yanlışın farkına varmadan aynı suçu tekrar tekrar işliyor, pek çok kez hâkim karşısına çıkıyor ve her bir fiil nedeniyle ceza alıyorlar. Oysa hâkimler yargılama yaparken çocuklarla ilgili tedbir kararları vermeli.
Koruma sisteminin işletilmemesi hem çocuk hem de toplum zararına. Çünkü çocuk gidip birisini yaralıyor ya da yağmalıyor. Sistem çocuğun korunması için destek vermediği gibi, başkalarının suç mağduru olmasına da engel olmamış oluyor.
ÇOCUKLARIN ÖZGÜRLÜĞÜNDEN MAHRUM BIRAKILMASI SON ÇAREDİR
Bu iki çocuğun dosyasında çocuklar cezaevinde olmasına rağmen savcı kalkmış çocuklar hakkında tutuklama talep etmiş. Bu, savcının Çocuk Koruma Kanunu’ndaki ve BM’nin Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’sindeki ‘çocukların özgürlüğünden yoksun bırakılmasının son çare olduğuna’ dair hükümleri bilmediğini ya da umursamadığını gösteriyor.
Bir yetişkine her fiil için ayrı ayrı tutuklama kararı verilebilir. Ama bunlar çocuk!
Bu çocuklarla ilgili rehabilitasyona, iyileştirmeye, topluma yeniden kazandırmaya ilişkin hiçbir girişimde bulunulmadı. Çocuklar yetişkin gibi ele alındı, gerekçesiz, alelacele tutuklama kararı verildi. Esas suçlu, suça sürüklenen çocukları yeniden topluma kazandırmak yerine, onları tutuklayarak özgürlüğünden yoksun bırakmayı ilk seçenek olarak benimseyenler.
Temel amaç çocuk suçluluğunun önlenmesi olmalı iken, asıl cezalandırılması gereken bu suçluluğu önleyemeyen kamu personelidir.
Paylaş