Ciddiyette boğuluyoruz

J. B. Priestley “Komedi, toplumun -yüzünde bir gülümsemeyle- kendini koruma biçimidir” demiş. Bizim şu aralar biraz mavraya ihtiyacımız var. Siyasi mizah acilen hayatımıza girmezse boğulup gideceğiz.

Haberin Devamı

Sizi bilmem...
Ben artık şiştim.
Ortam malumunuz. Her gün olay, her gün karmaşa, sıkıntı, savaş, şiddet...
Fena sıkışıp kaldık.
Gündelik hayatımda çok sıkıştığım dönemlerde işi çokça dalgaya vurarım. Kendimle, içinde bulunduğum durumla, muhataplarımla dalga geçerim, trajedideki gizli komediyi arar, ancak bu şekilde nefes alabilirim.
Bu ülkede mesela, hayatı fazlasıyla ciddiye alarak yaşamak mümkün mü?
Bence değil.
Kimileri ekmeğini bu ciddiyetten yiyor.
Kimileri bu ciddiyetle kendini ciddiye aldırıyor.
Kimilerinin tek becerisi ciddiyet.
Ama ya diğerleri? Ya bizler?
Ülkenin trajedisinin hayatımızı sarmalamasına izin verirsek... Halimiz nice olur?
Ben biraz gülmek istiyorum. Biraz hep beraber gülelim istiyorum.
Gülmeye hasretiz.
Yoksa saçma sapan bir Noel Baba hikayesine bu kadar sarar mıydık? Manşetlere taşır mıydık?
Gülmeye susadık.
Hayatımızın her günü ABD’lilerin 11 Eylül’üne benzer oldu. ABD 11 Eylül’de bir ciddiyet rejimine girmişti.
ABD’liler 11 Eylül saldırılarının ardından bir süre hayatlarında mizaha yer açmadılar.
New Yorker dergisi Hiroşima’dan beri ilk defa sayfalarında karikatüre yer vermedi. Dave Barry okurlarına “Bugün mizah köşesi yok. Ben yazmak istemiyorum, siz de okumak istemiyorsunuz” notunu düştü. Eğlence gazetesi The Onion bir sonraki sayısını iptal etti. Komedi kulüpleri kepenk indirdi. David Letterman ve Jay Leno televizyonda programlarının eski bölümlerini döndürdü.
Demokratik toplumlarda komedi teşvik edilir. Çünkü demokrasilerde idealler hep yüksekten uçar. İdealler gerçekleşmeyince de insanlar kendilerini dövmek yerine, emniyet subabı olarak mavrayı devreye sokar.
Moral bozmak yerine, iki-üç kahkaha toplumlara iyi gelir ve bir daha aynı hatayı tekrarlatmaz. Mizah, toplumları gerçeklerin çizgisine çeker.
Trajedilere dair yapacak bir şey yok. Ama trajedilerin ortasında ancak mizahın yardımıyla ayakta durabiliriz.
Mizah özgürleştirir de. Mizah sahibi olan birini asla tam anlamıyla boyunduruğunuza alamazsınız.
Baskıcı rejimler mizahçıları istenmeyen adam ilan eder, mizaha yer açmamaya çalışır. Sovyetler Birliği ve Nazi Almanyası buna örnek.
Çünkü mizah, siyasetçileri yukarıdaki yerlerinden alıp bizimle aynı çizgiye çeker, onları illüzyondan soyup gerçek halleriyle karşımıza oturtur. Bu sayede onları çok daha kolay yargılamamızı sağlar. Diktatörlerin güce kavuşunca ilk komedyenleri öldürmeleri bundandır.
Yöneticileriyle ilgili şaka yapılamayan bir ülkede değil ileri demokrasi, demokrasiden bile söz edemeyiz. ABD’deki McCarthy yılları gibi...
Mizah hem toplumları özgürleştirir hem de gerginliği alır.
Biz ileri demokrasi iddiasındayız ya...
İyi de söylesenize, demokratik bir ülkede siyasi mizah anlamında üç-beş karikatür dergisi dışında bir şey olmaz mı?
Gazetelerinde siyaseti mizahi dille eleştiren bir-iki köşe açılmaz mı?
Benim diyen komedyen bile ağzına siyasete dair bir espri bulaştırmaz mı?
Komedyenlerinin bile etliye sütlüye bulaşmadığı bir ülkede yaşıyoruz yazık ki.
Fakat, inanın, şu an en çok ihtiyacımız olan şey biraz mavra.
Hem de gündemi tam 12’den vuran bir mavra...

Yazarın Tüm Yazıları