Buradaki ‘iyi hal’i  gösterecek biri aranıyor!

DİYARBAKIR’da bir taksici 14 yaşındaki yüzde 50 zihinsel engelli çocuğu evine götürüp ters ilişki yoluyla cinsel istismarda bulunuyor.

Haberin Devamı

Rapor alınıyor. Rapor, cinsel istismarı doğruluyor. 

İddianame hazırlanıyor; sanığın ‘çocuğun nitelikli cinsel istismarı’ suçundan 15 yıla kadar hapsi isteniyor.
Sonra mağdur ve aile ifadelerini değiştirerek şikâyetlerini geri çekiyorlar.
Bu tür olaylarda bölgenin ileri gelenlerinin devreye girip şikâyetlerin geri çekilmesini sağladığı malumumuz.
Neyse ki bu şikâyete bağlı bir suç değil, ‘çocuğa yönelik cinsel istismar’ olduğu için dava düşmüyor.
Son duruşmada, savcı sanığın beraatını talep ediyor.
Mahkeme sanığa ‘basit cinsel istismar’ suçundan 8 yıl hapis cezası veriyor. Bu cezayı da ‘iyi hal’den 6 yıl 8 aya indiriyor.
Gerekçeli kararda sanığın ‘erken boşalması nedeniyle eylemine davam edemediği’ belirtiliyor.
(DHA’dan Felat Bozarslan’ın haberi.)

 


*

 

Haberin Devamı


Cinsel istismarın her türlü unsurunun bulunduğu ama saldırganın şans eseri erken boşaldığı için eylemi ‘tamamlayamadığı’ durumda böyle bir olayın nitelikli cinsel istismar sayılmamasını anlamak mümkün değil.
Adam çocuğun pantolonunu indiriyor, külodunu çıkarıyor, kendisi soyunuyor, çocuğa saldırıyor. Buradaki ‘iyi hal’i görebiliyor musunuz?
Ben iyi hal falan göremiyorum.
Evet, biliyoruz, hâkimler sanıkların mahkemedeki duruşuna veriyor o indirimi...
Ama o hâkimler bir saniyeliğine olsun kafalarında canlandırıyorlar mı?
Çünkü o filmi bir kafalarında oynatsalar, ‘tamamlanmamış’ bir tecavüz eyleminin de mağdur açısından hafifletici bir yanı olmadığını görebilirler.
Öte yandan, bir çocuğa tecavüze kalkışmış ve yarıda bırakmak zorunda kalmış bir adamı neyle yargılıyor mahkeme? İşlediği bu iğrenç suç mu yargılanıyor; hâkime karşı tutumu mu?
Tecavüze kalkışan bir suçlunun bu nedenle cezasından indirim yapılabilir mi?

 


*

 


Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü eylemin tamamlanması veya tamamlanmamasının mağdurlarda etkisi arasında dağlar kadar fark olmadığını kendi tanıklığından yola çıkarak anlatıyor:
“Bosna’da tecavüze uğramış ve tecavüze yeltenilmiş kadınlarla buluştuk. Tecavüz gerçekleşmese de bu niyetle kendine saldırılmış bir kadın, aradan 20 yıl geçmesine rağmen o anı anlatırken baygınlık geçirdi. 20 yıl bile o travmayı atlatmasına yardımcı olmamış. Tecavüzün gerçekleşmemesi bir şey değiştirmemiş. Kadınlar ve çocuklar bu travmaları yaşıyor.”
Mağdurların yaşadığı korkuyu, bozulan psikolojilerini, yaşam kalitelerindeki düşüşü hesaba katmadan hâkimlerin indirim yaptığına dikkat çeken Güllü şöyle diyor:
“Şiddet uygulayan erkeklere bir cesaret geldi son dönemde. Acil Yardım Hattı’nı erkekler de aramaya başladı. Arayıp sığınmaevinin adresini soruyor ya da ‘O kadını öldüreceğim. Siz de kışkırtıyorsunuz ama öldüreceğim’ diyerek küfrediyor. Bir aymazlık var, hukuka güvenmeme var, hukuku kullanma var.”

 


*

 

Haberin Devamı


Şu ara, bu indirimleri kaldıracak bir yasa öneriliyor. Hatta ‘idam’ diyenler bile var.
Hukuken indirimleri kaldırmanın mümkün veya her vakada adil olacağını sanmıyorum.
Zaten bu mesele daha sert yasalarla, idamla toplumun gazını alarak falan çözülmez.
Bu mesele sadece zihniyet dönüşümüyle çözülebilir...
Tacize, tecavüze uğrayan çocukların, kadınların yaşadıkları yerlerde bu olaylar örtbas edilmeyecek.
‘Kanaat önderleri’ araya girip mağduru susturmayacak.
Hâkimler ‘Ne indirim varsa uygulayayım, yeter ki Yargıtay’dan dönmesin’ demeyecek.
İstanbul Sözleşmesi’yle yasalar bir an evvel uyumlu hale getirilecek. Müfredata toplumsal cinsiyet eşitliği dersleri eklenecek.
Devlet televizyonunda nitelikli bilgilendirmeler yapılacak.
Bunlar olmadan hiçbir şey değişmeyecek.

 


*

 

Haberin Devamı


Ama en önemlisi, hem toplum hem de yargı şunu görecek...
Mesele, zarda yırtık, makatta çatlak meselesi değil.
Mesele, insanlık onuruna karşı işlenen suç meselesi.

Yazarın Tüm Yazıları