Paylaş
Annesine doğru koşuyor; ona bir koalanın ağacı pençeleriyle kavraması gibi sımsıkı sarılıyor. Bağırıyor, hüngür hüngür ağlıyor: “Yalvarıyorum baba! Beni annemden ayırma!”
Sonra kendini yere atıyor, oyuncak golf sopasını kapıyor; sopayla babasına ve pedagoga var gücüyle vurarak “Beni annemden ayıramayacaksınız! O benim annem! Köpekler, defolun buradan!” diye bağırıyor.
Aylin şimdi 8 yaşında. Annesi onu en son 7 ay evvel gördü. Eski eşi göstermiyor. Gerçi önceden gördüğü her sefer de yüreği tuzla buz oluyordu. Her görüşünde Aylin biraz daha mutsuzdu, darmadağındı. Tırnakları hep uzundu, simsiyahtı, dört kez üst üste bitlenmişti; bir keresinde üzüntüden ve stresten tek kaşı dökülmüştü.
Babasıyla gittiği tatil dönüşünde annesi “Nasıl geçti tatil?” diye sorduğunda Aylin’in cevabı “Çok iyi geçti. Ben her gün seni özledim. Babam da her gün seni öldürmeyi planladı” olmuştu.
Aylin ayda bir görüştüğü annesine bir keresinde “Bana el feneri al” diye tutturmuştu. Nedenini sorduğunda “Kapı çalınca babam beni çekmeceye sakladı.
Çok karanlıktı” demişti.
Babasının bu küçük kıza bakamadığı ve yapmaması gereken her şeyi yaptığı gün gibi ortadaydı.
Bir sefer annesi mahkeme izniyle ona doğum günü partisi yapmıştı. İzin 3 saatti; Aylin annesi ve küçük kız kardeşi Selin’le harika vakit geçirmiş ama ayrılma vakti gelip çattığında kıyamet kopmuştu. Aylin yine “Baba beni annemden ayırma” diye çığlıklar atıyordu. Anne ağlıyordu, Selin ağlıyordu, oyun parkının sahibi manzara karşısında gözyaşlarına hâkim olamıyordu. Pedagog, polis, avukatlar hem bu sahneyi hem de adliyede Aylin’in geçirdiği krizi görmüştü. Ama pedagog ve psikolog bunların hiçbirinden mahkemeye verdiği raporda bahsetmemiş, sadece hâkime “Annesine sarıldı” demekle yetinmişti. Küçücük bir çocuğun kaderi, işini layıkıyla yapmayan bu insanların elindeydi!
2.5 yaşında annesinden koparılan bu kız çocuğunun ayrılık acısı 5 yıldır sürüyor. Bu acımasızlığın mimarı babası olduğu gibi, adaleti sağlamaktan imtina eden mahkemeler. Bu nasıl bir vicdansızlık, merhametsizlik, hukuksuzluktur!
*
Bandı başa saralım...
Kuzey Osetya’da Müslüman bir aileden gelen Zarina Albegonova eski eşi Murat Aydemir’le ABD’de üniversitede tanıştı. 2004’te Kuzey Osetya’da evlendikten sonra Türkiye’de yaşamaya başladılar. İki kızları da ABD’de doğdu. Aydemir, Türkiye’de yaşamalarına rağmen, çocuklarını nüfusuna yazdırmak istedi ama Zarina ile evliliğini tescil ettirmedi. Zarina’nın tek isteği Türkiye’de legal olarak yaşamaktı. Ama Aydemir “Bana itaat edeceksin. Çocuklarımı nüfusuma yazdıracağım. Sen burada turist olarak yaşayacaksın” diyordu. Çocukların önünde Zarina’ya şiddet uyguluyor, “Silahım nerede? Seni paketleyip camdan atacağım!” diye bağırıyordu. Zarina hayatının tehlikede olduğunu hissediyor ve çocuklarını nasıl koruyacağını bilemiyordu.
Zarina’nın vizesi bitmek üzereyken Aydemir hepsinin pasaportlarını çalıp büyük kızları Aylin’i kaçırdı. Planı, Zarina’nın vizesi bitince polisleri çağırıp onu sınır dışı ettirmekti.
Zarina, küçük kızı Selin’le mecburen evden ayrılıp bir otele yerleşti. Tek amacı Aylin’i geri almaktı. Hukuk mücadelesine girişti.
Türk Medeni Kanunu’nun 337’nci maddesinde açık ve net şekilde ‘Anne ve baba evli değilse velayet anneye aittir’ diye yazar. Aydemir evliliklerini tescil ettirmeyi reddettiği için, Kuzey Osetya’da evlenmiş olmalarına rağmen Türkiye kanunları önünde evli görünmüyorlardı; dolayısıyla velayet hiç tartışmasız Zarina’ya aitti.
Zarina velayet tespiti davası açtı. Aydemir 6 ay Aylin’i ona göstermedi. Hâkim Hatice Kıdır yasaya aykırı bir karar vererek davayı ‘şahsi münasebet tesisi’ne çevirdi, 2.5 yaşındaki Aylin’i babasının yanında fiilen bıraktı ve çocukların yurtdışına çıkışını yasakladı. Aylin ancak ayda bir kere 5 saatliğine annesini görebilecekti. Zarina bu saçma davadan feragat etmeye karar verse de hâkim feragat dilekçesini ‘temyiz’ olarak Yargıtay’a gönderdi. Dosya Yargıtay’da olduğu süre boyunca Zarina Aylin’i ayda bir kez görebildi.
Açılan ceza davasında ise Aydemir çocuk kaçırmaktan 5 ay hapis cezası aldı ama hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi. 5 yıl boyunca suç işlemezse cezasını çekmeyecekti.
Aydemir bu cezadan üç gün sonra aile mahkemesine başvurup “Zarina çocukları alıp yurtdışına gidecek” dedi. Hâkim Betül Bozkurt, Aydemir çocuk kaçırmadan ceza almış olmasına rağmen hukuka aykırı bir tedbir kararı verdi. Aylin yine babasıyla fiilen kaldı.
Aydemir babalık ve velayet hakkı tespiti davası açtı. 4 yıl sürdü. Sonunda, hem babalık hem velayet hakkı tespit talepleri reddedildi, tedbirler kaldırıldı. Zaten babalık davasının ilk hâkimi ara kararında velayetin anneye ait olduğunu tespit etmişti.
Savcılık, Aylin’in ‘babadan alınarak anneye teslim kararı verilmesini’ talep etse de hâkim Hülya Özsoy akla mantığa sığmayan gerekçelerle reddetti.
En son Zarina çocuk teslim ve velayet tespiti davası açtı. Hâkim dava dilekçesini kabul ederek, Aylin’le her hafta görüşmesi için bir ara karar verdi, Fakat, iki hafta sonra hâkim kendi kararını bozup davayı reddetti. Niye mi? Çünkü Aydemir mahkemeye verdiği cevap dilekçesinde, o güne kadar kendi lehine karar veren tüm hâkimlerin isimlerini sıraladı, “Bu hâkimlerin verdiği kararın aksi bir kararı nasıl verebilirsiniz” diyerek baskı kurdu.
*
Yıllar boyunca Aydemir ve ailesi Aylin’e annesiyle ilgili türlü yalanlar söylediler: “O evlendi. O seni unuttu. O gitti.” Zarina’ya çirkin iftiralar attılar. 7 aydır göremediği, onu göstermedikleri annesiyle ilgili kim bilir şu anda Aylin’e ne yalanlar söylüyorlar...
Vicdanlı hâkimler, bu ülkenin demokrasisine toz kondurmayanlar, lütfen Zarina’nın isyanına kulak verin:
“Türkiye kanunlarına göre kızımın velayeti bana ait. Demokratik bir ülkede neden bu kadar çok hâkim bir çocuğun hayatı söz konusu olduğunda bu adaletsizliğe göz yumuyor? Çocuklarımın hakkı nasıl böyle ihlal edilebilir? Benim hakkımda yalanlar da söyleseler, iftira da atsalar buradayım. Kaçması gereken, çocuk kaçırmaktan ceza alan ben değilim. İnanıyorum, kızımla kavuşacağız. Elimden ne geliyorsa yapıyorum. Hâkimlerin üzerinde ne kadar baskı kurarlarsa kursunlar, insanları ne tür alçakça yöntemlerle etkilemeye çalışırlarsa çalışsınlar, biliyorum ki ben haklıyım! 5 yıldır hukuken çok yol alamamış olabilirim ama kızım onun yanında da olsa, onun haklı olduğunu gösteren tek bir kâğıt parçası yok elinde. Bu demokrasiden hâlâ umutluyum. Er geç adalet yerini bulacak.”
Paylaş