Paylaş
Adı, Ekolojik Sosyal Girişimcilik.
Öğrenciler Buğday Derneği’nin Çanakkale Adatepebaşı Köyü’nde bulunan Çamtepe Ekolojik Yaşam Merkezi’ne gidiyorlar. Burayı üsleri gibi kullanarak çevredeki köy, çiftlik ve işletmelere ziyarette bulunuyorlar.
Derse öncelikle genel bir sorun tespitinden başlanıyor. Aşırı kaynak tüketiminin, kirlilik üretiminin sonuçları tartışılıyor. Ekolojik ekonominin prensipleri üzerinden ekonomik büyümenin eleştirisi yapılıyor.
Sonrasında, toplumsal adaleti ve insanların yararını gözeten girişimler yerinde görülüyor.
Dersin amacı buraların öğrencilere ilham vermesi.
* * *
Permakültür ilkelerine göre kurulmuş Bayramiç Köyü’ne gidiyorlar. Doğanın ve ekolojinin ilkelerine dayanan bir yerleşim ve üretim biriminin nasıl kurulacağını öğreniyorlar.
Ardından işin uzmanından ekolojik pazarlardaki ürünlerin ekonomisini, üreticiden tüketiciye kadar tedarik zincirini dinliyorlar. İleride bu tarz bir iş yapmak isterlerse nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlıyorlar.
İşlenen diğer bir konu ekolojik tarımda sertifikasyon.
Üretici haklı olarak “Çevreyi kirletmeyen, sağlıklı ürüne sertifika almak için niye ek para veriyorum?” diye soruyor. Buna karşı üreticiyle tüketiciyi birleştiren alternatif katılımcı sertifikasyon türleri var. Çiftçiler tüketiciyle güven ilişkisine dayalı bir abonelik sistemi kuruyor. Öğrenciler bunlar hakkında bilgilendiriliyor.
* * *
Diğer bir gün, Kaz Dağları Milli Parkı’ndaki Hızır Kamp’a geçilerek eko turizm konusu irdeleniyor.
Genellikle, korunan alanlar ekonomiden dışarı alınmış gibi görülür. Hızır Kamp’ta, tam da bu özelliği nedeniyle, buraların gelir getirici olabileceği anlatılıyor.
Yeşil binalar üzerinde duruluyor. Su ve havalandırma gereksinimlerinin ekolojik olarak nasıl karşılanabileceği, konfordan ödün vermeden evlerin nasıl inşa edilebileceği anlatılıyor.
* * *
Öğrencilerin konakladığı Dedetepe Ekolojik Çiftliği tamamen kerpiç, kütük evlerden oluşuyor. Şebekeye bağlı değil, elektriğini güneşten ve rüzgardan üretiyor. Suyunu dereden çekip kullanıyor.
Dedetepe’de konaklamak öğrenciler için ilginç bir deneyim. Çünkü bir hafta enerji kısıtlaması olan bir yerde yaşamı deneyimliyorlar. Geçen yıl mesela tam orada oldukları sırada çiftlikte bakım işleri yüzünden bir inşaat varmış, makineler çalıştığı için akşamları elektriksiz kalınmış.
Ayrıca her odada sayaç var. Öğrenciler bir hafta boyunca ne kadar elektrik tükettiklerinin bilincinde oluyorlar.
Çiftlikte buzdolabı yok. Öğrenciler içeceklerini derede soğutuyor, bulaşıklarını kendileri yıkıyorlar.
Deterjan yerine sabun ve küllü su kullanıyorlar. Çünkü arıtma, kanalizasyon sistemi yok. Doğrudan toprağa, oradan dereye gidiyor.
* * *
Bu ders bir şeylere karşı olmanın yetmediğini, bizzat pozitif girişimlerde bulunmak gerektiğini yerinde gösteriyor.
Gönül isterdi ki siyasetçilerimiz de bir hafta benzer bir şey deneyimleyip politikalarını bunlardan hareketle oluştursunlar.
Lakin ne yazık ki bizim siyasetçilerimiz ders almaktan hoşlanmıyor, “Kimse bize ders vermesin” diyor.
Paylaş