Bu çalışma modeliyle birlikten güç doğuyor

Çalışma deneyimini yeni baştan yaratan “ortak çalışma alanı” fikri dünyada özellikle 2008 krizinden sonra ortaya çıktı. Bu dönemde çok sayıda insan kurumsal hayattan uzaklaşıp bireysel çalışmaya yöneldi.

Haberin Devamı

Kimi serbest çalışmaya başladı, kimi kendi işini kurdu, girişimci oldu.
Bireysel çalışmanın soyutlanma nedenli bazı dezavantajları olsa da, ortak çalışma alanları bunları avantaja çevirebiliyor; bilgi alışverişini sağlayabilecek mekanlar işlevi görüyor. İnsanlar, farklı sektörlerden farklı insanlarla etkileşime geçebilecekleri bir ortama giriyorlar.
Birkaç yıldır Türkiye’de de yaygınlaşmaya başlayan ortak çalışma alanlarından biri Impact Hub.
Dünyanın 80’den fazla yerinde değişim ve etki yaratmak isteyen binlerce birey ve kurumu bir araya getiren Impact Hub’ın Türkiye’deki kurucu ortaklarından Ayşe Sabuncu, fiziksel mekanı amaca yönelik bir araç olarak kullandıklarından, amaçlarının farklı sektörlerden girişimcileri bir araya getirip topluma katkı sağlayacak projeler yaratılmasına önayak olmak olduğundan söz ediyor ve “Biz biraz kendimizi sosyal inovasyon platformu olarak öne çıkarıyoruz” diyor.
Impact Hub’da sosyal farkındalığı yüksek insanların bir araya gelmesini ve Türkiye’de olumlu yönde değişime katkıda bulunmasını istiyorlar.
Üyeleri arasında grafik tasarımcıdan tutun seks terapistine kadar pek çok farklı alandan insan var.
Her önlerine geleni almıyor, üye alımı konusunda seçici davranıyorlar.
Sadece mekan sağlayıcı olmak istemedikleri için, gelen insanların da bu ortama biraz hazırlıklı olmasını bekliyorlar.
Etkileşime açık, sadece alıcı olmayan, aynı zamanda verici insanları üyeleri arasına katıyorlar. Çeşitliliğe önem veriyorlar.
Impact Hub, soyutlanarak değil, bir araya gelerek etki yaratılabileceği inancından, birlikten güç doğar anlayışından hareketle üyelere destek veriyor.
Yaratıcı beyinlerle sosyal girişimcilerin 48 saatliğine bir araya gelip ortak fikirler geliştirdiği veya ortadaki bir fikri ete kemiğe büründürdüğü “Hackathon” etkinliği mesela bunun bir yolu.
Bu etkinliğe kafasında sadece basit bir fikirle katılan biri, aldığı destekle, etkinliğin sonunda o fikri misyonundan tutun da markalandırmasına ve internet sitesine kadar geliştirmiş olabiliyor.
Ya da mesela, Impact Hub çalışanları üyelerle teker teker ilgilenip onların etkileşime girebileceği diğer üyeleri saptıyor, bir tür “concierge” işlevi görüyorlar. Bir yaratıcı beynin yeni bir yatırımcıya ihtiyacı varsa, “Onu belki şununla tanıştırırsak iyi olur” diyerek iletişim ağını örüyorlar.
Aslında Impact Hub’ın yaklaşımı, sosyal sorunlara bağışçılık, gönüllülük gibi şekillerde değil, girişimci kafasıyla çözüm üretmeye yönelik.
Herkesin yaptığı işle etki yaratabileceğini fark etmesini istiyor, “Ben de kötülüklerin silinmesine destek olabilirim” demesi için bir ortam yaratıyorlar.
“İyilik yapmak için gönüllü olmak zorunda değilsiniz; yaptığınız işle de topluma katkıda bulunabilir, ülkenizi ve dünyayı ileri götürebilirsiniz” diyorlar.

 

Yazarın Tüm Yazıları