Paylaş
* Ama korku duvarı da aşıldı. 12 Eylül’ün duvarları yıkıldı. Sokağa çıkıp hakkımızı aramak için ille de örgüt üyesi olmak gerekmediğini, tanımadığımız insanlarla dayanışmayı öğrendik. Eylem, protesto, direniş, direnişçi kavramları normalleşti. Tabii bir de gaz fişeğinin kafaya geldiğinde öldürdüğünü idrak ettik.
* Yoğurt ve şiş kebaptan sonra bizi dünyaya tanıtacak bir özelliğimizi daha keşfettik: Mizah. Artık korkunca, öfkelenince ve hatta umutsuzluğa düşünce komikliğe vuruyoruz. Beceriyoruz da.
* Soru sormaya başladık. Verilen yanıtlardan tatmin olmayınca sesimizi çıkarır olduk.
* Sokakla, sokaktaki insanla barıştık.
* Okuduğumuz gazeteler değişti. Hayatımıza Halk TV, artı 1 gibi kanallar girdi.
* Gece 22.00’den sonra marketten bira alamaz olduk.
* Sokakta, metroda gördüğümüz insanlarla ilgili “Acaba hangi kafadadır?” diye düşünür olduk.
* Aklımızdan geçenin başkalarının da aklından geçtiğini gördük, dünyalar bizim oldu.
* Daha sorgulayıcı, araştırmacı olduk ve kesin deliller üzerinden gitmeye başladık. Bir haberin doğruluğunun avcısı olduk.
* Yeni nesil pek çoklarını şaşırtmakla beraber, “Bunlarla mı kurtulacak ülke?” diyenleri de mahcup etti.
* Biber gazına doyduk.
* Taksim artık “meydan” adı altındaki o beton zemin bizim için. Gezi Parkı ise “umut” demek.
* Çevre konularına, toplumsal konulara daha duyarlı olduk.
* Bir yolsuzluğun anatomisini çıkaracak kadar inceleme fırsatımız oldu.
* Alo Fatih sistemini tanıdık.
* Sabahları daha yastıktan kafayı kaldırmadan gözümüzü ekranla açar olduk.
* Bir yıl önce bu kadar paradan bahsedilen bir hayatımız yoktu. Şimdi baktığımız her yerde öbek öbek banknotlar var. Kaç kilo geliyormuş, özgül ağırlığı ne kadarmış... Paraya yabancılaştık. Umalım ki ev sahibimiz de yabancılaşmış olsun.
* Başbakan sağ olsun, günde 18 defa tekrarladığı için 3. köprünün, Marmaray’ın, havalimanının ve daha bilumum yatırımın maliyetini ezberledik. “Andımızı söyle” deseler tıkanırız, bunlarda ise sular seller gibiyiz.
* Artık birkaç eksiğiz. Gençler öldü. Anneler öldü.
* Bir ülkenin başbakanının “Sen solcusun”, “Sen ateistsin”, “Sen teröristsin”, “Sen Alevisin” gibi etiketlemelerle ülke halkını nasıl 8 parçaya ayırdığına şahit olduk.
* İyi dedikleri ekonominin yerlerde süründüğünü, dövizin tavan yaptığını gördük.
* Bakkal Mehmet amca bile telefonda dediklerine dikkat etmeye başladı. Paranoyak olduk.
* Sabretmeyi ve beklemeyi öğrendik. Umuda rağmen, tüm olup bitenin Türkiye’yi bir 10 yıl geriye götürdüğünü düşündük. Ama her şeyin bedeli olduğunu söylerlerdi de bilmezdik. Artık öğrendik.
* Karanlıkları bir ampul ambleminin değil, dürüstlük, adalet ve özgürlüğün aydınlatacağını acı bir şekilde tecrübe ettik. Etmeyi de sürdürüyoruz. Ama çıkacak bu karanlıklar aydınlığa, hep beraber göreceğiz.
Paylaş