Paylaş
Keşke hayat da bu kadar düz olsa. Ama değil işte.
ılişkilerin zorluğu da burada değil mi zaten?
Taraflardan biri psikopat olmadığı sürece, çoğu zaman her iki taraf da anlaşmazlıkların, çıkmazların, çatışmaların, kopmaların ve hayal kırıklıklarının sorumlusu.
Çoğumuz dönüp kendimize bakmadığımızdan, bakmayı kaldıramadığımızdan, belki kolayımıza geldiğinden suçu karşımızdakine atıp sıyrılıyoruz işin içinden.
ınsan psikolojiye, ilişkilere kafa yormaya başladıkça yargılamamayı da öğreniyor.
Malum, gazetelerde yıllardır sadakatsizlik geni ha bulundu ha bulunacak türünde haberler çıkıyor, aldatmak bilimselleştirilmeye çalışılıyor.
Bana saçma geliyor; bence aldatmak için gene falan ihtiyaç yok. Pekala koşullar meydan verdiğinde herkes aldatabilir, en “olmaz” diyenler bile. Buradaki tek fren o kişinin ödeyeceği bedel. O bedel suçluluk duygusu olabilir, vicdan azabı olabilir, aldattığı kişiyi kaybetmek olabilir, dışlanma, yargılanma, hayatının toptan değişmesi, bir sürü şey olabilir. O bedeli ödemeye hazır mıdır, değil midir... İşte bütün mesele bu.
Ve bunu bir cinsellik arayışına, başka biriyle sevişme isteğine indirgemek sadece ergenlikte olacak şeydir. Yalnızca bunun için aldatan bir yetişkin de kafaca ergendir bence ya da ergenlikte halledemediği bir şeyler vardır.
Ki kendi ilişkisinde cinsellikle ilgili sorunlar varsa, bu bile anlaşılabilir.
Ama işte bu, nedenlerden sadece biri olabilir. Onlarca başka neden sayılabilir: ıletişim kuramamak, anlaşılmamanın yol açtığı öfke, yerleşik davranışlar, tahrik eden tepkiler, hepsinden ötesi mutsuzluk...
Herkesin ilişkisine göre değişir. Kim bilir neler oluyor orada, asla bilemezsiniz.
Ve bazen de aldatılan değil, aldatan mağdurdur.
Buradaki tek sakatlık, aldatma sözcüğünün kendisi. Yani birini kandırmak, yalan söylemek.
Diyorlar ki, “o zaman ayrıl, sonra git kiminle olmak istiyorsan onunla ol”.
Ama işte hayat da, insan olmak da o kadar basit değil.
Asmalımescit artık kesin bitmiştir
Bundan iki yıl önce Milliyet’te yazarken “Asmalımescit’in kaç yıllık ömrü kaldı” diye sormuştum. Bu sokağın piyasa yerine dönüşmesinden duyduğum rahatsızlıktan, arkadan ittirdikleri için başka semtlere kaçmaya başladığımızdan söz etmiştim. Asmalımescit esnafı kızmıştı bana. Kızmışlardı ama bugünkü halini görüyorsunuz; kızmakta haklı olmadıkları ortada.
şu anda geceleri es kaza adım atmaya kalkın bu sokağa, fenalaşabilirsiniz. Biri kalp krizi geçirse sokağın orta yerinde, hastaneye yetiştiremeyebilirsiniz. O kadar kalabalık.
Mekanlardan birinin sokaktaki masasına oturup şöyle bir demleneyim deseniz, yanınızdan geçenlerin dirseklerini kafanızda bulabilirsiniz.
Gecede 20 kere mendil satan çocuklarla savaş verebilirsiniz.
Masada karşınızda oturan arkadaşınızla iletişim kurmak için megafona ihtiyaç duyabilirsiniz.
Sokak gaz odasına dönüştüğünden açık havada oturduğunuz halde eve gittiğinizde saçınızdan kıyafetinize sigara koktuğunuz için kendinizi duşun altında bulabilirsiniz.
Bozmakta, tüketmekte üstümüze yok. Bravo bize!
Caz Festivali’nde iki favorim
Grace Jones
Ben Grace Jones konserine müziği için değil, imajı için gideceğim. 70’lerin sonundaki Studio 54 disko kültürünün ruhunu yansıtan otoriter neo-Afrikalı prenses görünümlü bu kadın androjenliğin kraliçesi. 40 yıl içinde sinema, moda, müzik dünyaları arasında özünden bir şey kaybetmeden dolaştı. 1978’deki Cadılar Bayramı’nda sahneye kedi kılığında, çiğ et ve Bengal kaplanı içeren bir şovla çıkmıştı. Arkadaşları yıllar içinde Andy Warhol’dan Alexander McQueen, Kate Moss ve Stella McCartney’e geniş bir skalada seyretti. 16 Temmuz’da Emirates sponsorluğunda Cemil Topuzlu’da “Ben erkek yiyen bir makineyim” diye bağıracak. Kaçmaz.
Martha Wainwright
Gönül isterdi ki Edith Piaf’ı canlı izleyelim. Ama kendileri çoktan bizlere ömür olduğundan Martha Wainwright’la yetineceğiz. Rufus Wainwright’ın kız kardeşi Martha, 8 yaşından beri koyu bir Piaf hayranı. Yani sahnede Piaf’a çok yakın bir şeyler izleyeceğimizden emin olabilirsiniz. Birçok ülkede övgüleri toplayan “Martha Wainwright Sings Piaf” 6 Temmuz’da Sepetçiler Kasrı’nda.
Paylaş