Paylaş
İdris Türkçeyi çok çok az anlıyor ve pek konuşamıyor. Dili bilmeyince girdiği işlerde hep sömürülmüş, derdini anlatamamış, hakkını savunamamış. Dil bilmediğinden yaşadığı mahalleden pek çıkmıyor, işyerinde ya da hastaneye giderken arkadaşlarından tercümanlık yapmasını istiyor.
Bel fıtığı olduğunu işyerinde hep gizlemiş. “Bilseler çalışmama izin vermezlerdi. Canım acısa da sustum çünkü 4 çocuğuma ekmek götürmem gerekiyordu.”
4-5 aydır yine ayakkabı işinde usta olarak çalışıyor. Aylık 800 TL’ye çalışırken yetiremediği için patronundan yalvar yakar 200 TL zam aldı. Ayda 1000 TL’yle 6 kişi geçinmeye çalışıyorlar. Şimdi servis var ama kömürcüde çalışırken her gün minibüse 2 TL vermemek için işe yürüyerek gidip geliyormuş. Patronu bu durumu bildiğinden bazen 10 TL bahşiş verirmiş, bazen de akşam evine bırakırmış. Ama çalışma izni, sigorta derseniz, orada bir durun!
Türkiyeli bir işçi 1700-1800 TL maaşla sigortalı çalışırken, İdris aynı işi daha iyi yapmasına rağmen sırf mülteci olduğu için 1000 TL maaşla sigortasız çalıştırılmaya razı olmak zorunda.
İş Cinayetleri Almanağı 2016’da hikâyesini anlatan İdris, Suriye’deyken günde 30 çift ayakkabı çıkarırken, burada 800 çift çıkarmalarının istendiğini anlatıyor: “Günde 30 çift nerede, 800 çift nerede! Çok zor, hızlı hızlı, çok ağır oluyor. Hızlı çalışınca, iş de tehlikeli oluyor. Suriye’de iş 08.30’da başlıyor, 15.00’te bitiyordu. Burada sabah 08.00’den akşam 07.00’ye kadar, günde 11 saat! Hatta sabah 07.30’da evden çıkıyorsun, 19.30’da işten çıkıyorsun, ediyor 12 saat.”
İşyerinde sağlık taraması yok. İdris kimyasallardan etkilenip etkilenmediğine dair hiç test yaptırmamış. Hastaneye gitmek istediğinde patron izin veriyor ama günlüğünden de kesiyor. Hem ücreti kesilmesin hem de masraf etmesin diye kontrole gitmiyor. Kulağında iltihap var; parası olmadığında ilacını alamıyor; düzenli kullanmayınca da iltihap geçmiyor. “Benim bir liram varsa” diyor, “‘İlaç mı alırsın yoksa çocuklarına mı verirsin?’ diye sorsan, çocuklarıma veririm ben o 1 lirayı.”
Çalıştığı atölyeye arada sırada denetime geliyorlar. O zamanlar patron, İdris ile diğer yabancı işçileri dışarı çıkarıp saklıyor.
Geleceğe dair hiçbir planı yok İdris’in. Tek dileği kimseye muhtaç olmamak, çocuklarına bakabilmek, ailesini besleyebilmek.
Sonrasını bilmiyor.
*
Halepli kadın tekstil işçisi H.S.’nin durumu da farksız. 6, 9 ve 10 yaşlarında 3 çocuğuyla İstanbul’da tutunmaya çalışıyor. Hem çalışıyor hem de onlara bakıyor. Çocuklar okula gidemiyor çünkü kimlik başvurusu yapmalarına rağmen sadece önkayıt belgesi alabilmişler. Onunla da okula kayıt yaptıramıyor. Günde 11 saat çalıştığı tekstil atölyesinde ayda 850 TL maaş alıyor. Atölyedeki işçilerin tümü Suriyeli ve 6 aydır denetime gelen olmamış. Maaşının 450 TL’si kiraya gidiyor. Kalan 400 TL’yle 4 kişi geçinmeye çalışıyorlar: “Çok zorlanıyoruz ama ne gelir elden? Devletten hiçbir yardım, destek de görmüyoruz.”
*
İş Cinayetleri Almanağı 2016’da, her şehirde Suriyelilerin iş bulmaları için üstü kapalı çalışan bürolar olduğu ve Suriyelilerin tek bir iş görüşmesi ayarlaması için bu bürolara 100 TL ödediği belirtiliyor. İşçi eğer işe girmeyi başarırsa bir maaşını da büroya ödüyor.
*
Yetkililer görmüyor mu olup bitenleri?
Biz bu insanlara başka bir cehennem yaşatmak, onları çaresiz bırakmak için mi aldık sınırlarımızdan içeri?
Kaçak iş yapan bu büroların ülkeyi insan pazarına dönüştürmelerine seyirci mi kalınacak?
4 kişilik bir ailenin ayda 400 TL’ye temel ihtiyaçlarını bile karşılayabilmesi mümkün müdür?
El insaf!
SON 24 SAATTE NE OLDU? - HÜRRİYET TV
Paylaş