Paylaş
Geçmişi zordu ama sonrasında da hayat kolay olmadı. 2013’te engelli kontenjanından çalıştığı hastanede başhemşire ona yapmakta zorlanacağı işler veriyor, yapamayınca hakkında rapor tutuyor, onu bezdirmeye çalışıyordu. Onu işten attırıp yerine bir yakınını işe aldırmak gibi bir gizli gündemi vardı.
Daha fenası, K.H. defalarca taşeron temizlik işçilerinin cinsel tacizine uğramıştı. Ablası, K.H.’nin vücudundaki (cinsel bölgelerinde) morlukları görünce savcılığa şikâyette bulundu. Savcılık etkili, nitelikli bir soruşturma yürütmeden, basmakalıp cümlelerle takipsizlik kararı verdi.
K.H.’nin avukatı Şahin Antakyalıoğlu’nun karara itirazı kabul edildi ve 5 kişiye yaralama ve cinsel tacizden, bir kişiye cinsel saldırıdan dava açıldı.
Bu süreçte aşırı strese giren K.H. kansere yakalandı ve öldü.
Savcılık K.H.’ye cinsel saldırı yüzünden beden ve ruh sağlığının bozulduğuna dair numune hastanesinden rapor aldırmıştı. Ama buna rağmen, mahkeme illa Adli Tıp’tan da rapor alınmasını istedi. Alınamadı çünkü K.H. ölmüştü. Mahkeme eldeki raporu dikkate almayınca, cinsel saldırıdan en az 10 yıl hapis cezası alması gereken adama 2 yıl cezayı yeterli gördü.
Cinsel taciz ve yaralamadan yargılanan diğer sanıklar ise beraat etti.
Özetle, tanıklar, deliller yok sayıldı, gelişigüzel bir yargılama yapıldı.
HÂKİM DEĞİŞTİ, MAHKEME HATASINI KABUL ETTİ
Avukat aynı gün kararı temyiz etti. Zamanında başvurulmuştu ama mahkeme başvuruyu sümen altı etti, “Süresinde başvurulmadığından reddine” dedi, kararı kesinleştirdi ve dosyayı Yargıtay’a göndermedi.
Avukat mahkemeden düzeltme istedi. Reddedildi. Avukat bu kez, ret kararını temyiz etti. “Zamanında başvurulmuş, siz hatalı karar vermişsiniz. Asıl dosyayı göndermeniz gerekirdi” denmesi gerekirken, temyiz itirazı gerekçesiz reddedildi.
Avukat mahkemeden yeniden asıl dosyanın Yargıtay’a gönderilmesini talep etti. Mahkeme konuyu yine hatalı şekilde ele alıp bu kez dosyayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Başsavcılık beraat kararına ilişkin denetim yapacağı yerde, “Yargıtay’a gelmiş, incelenmiş, buna yapacak bir şey yok” deyip dosyayı geri gönderdi.
Avukat bu kez ‘kanun yararına bozma’ için Adalet Bakanlığı’na da başvurdu. Reddedildi.
2017’de avukat bir kez daha şansını denemek için mahkemeye bir dilekçe yazdı ve “Karar hatalı. Düzeltin” dedi.
Hâkim değişmişti, mahkeme bu kez hatasını kabul etti ve dosyayı kanun yararına bozma talebiyle Adalet Bakanlığı’na gönderdi. Talep “Süresinde başvurmadınız” denilerek reddedildi.
Avukat bu kez, hata yapan mahkeme personeli hakkında suç duyurusunda bulundu. Savcılık, mevzunun Yargıtay denetiminden geçtiğini söyleyerek takipsizlik kararı verdi. Oysa personelin yaptığı hata başka, Yargıtay’ın denetlediği karar başkaydı. Avukat takipsizlik kararına itiraz etti; itirazı gerekçesiz reddedildi.
KADINLARA HAK ARAMA YOLU TIKALI
Avukat yılmadı, ‘kanun yararına bozma’ için yeniden Adalet Bakanlığı’na başvurdu. Bakanlık bu kez kanun yararına bozma için dosyayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Savcılık, ‘avukatın sunduğu delilin itiraz merci tarafından incelenmediğini’ söyleyerek kararın bozulması için dosyayı Yargıtay 5. Ceza Dairesi’ne gönderdi.
Sayabildiniz mi bu dosya kaç kapı dolaştı?
Aynı kapıları kaç kez dolaştı?
Engelli bir kadın cinsel şiddet görüyor ve adalete sığınıyor; adalete çıkan yollarda eziliyor ve 5 yılın sonunda başlangıç noktasının bile gerisine düşüyor.
Bu hikâye bir kez daha gösteriyor ki, ülkemizde kadınlar korunamıyor; İstanbul Sözleşmesi, CEDAW dikkate alınmıyor; yargı sürecinde deliller değerlendirilmiyor; kararlar temyiz edilse de hak arama yolu tıkanıyor, adalete erişim engelleniyor; adil yargılama yapılmıyor.
K.H., bu davanın ardından hastaneye de dava açacaktı.
Ama ömrü yetmedi.
Paylaş