3’üncü köprü İstanbul için intihar

İSTANBUL’a 3’üncü köprü projesi telaffuz edildiğinde mimarlar, şehir plancıları ve sosyologlar ayaklandı.

Haberin Devamı

Hemen hepsininki yerinde, haklı ve endişeli karşı çıkışlardı.

*

Bunun üzerine otoriteler art arda açıklamalar yaptı.
Ulaştırma Bakanı dedi ki, “İstanbul’u Karadeniz’e bağlayan yeşil alanlar hiçbir şekilde tahrip edilmeyecek”.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı dedi ki, “Sayın Başbakanımızın hassasiyeti su havzalarının etkilenmemesi, orman alanlarının minimum etkileneceği bir yer belirlenmesi”.
Ve Başbakan da dahil olmak üzere otoritelerin özellikle parmak bastığı nokta İstanbul’a Avrupa ve Asya arasındaki geçişlerin yetmediğiydi.
Israrcılardı, İstanbul’un trafik sorununu 3’üncü köprü çözecekti.

*

Aynı sıralar işin uzmanları 3’üncü köprü yapıldığı taktirde bırakın İstanbul trafiğini rahatlatmayı, İstanbul’dan geçişin giderek imkânsız hale geleceğini bas bas bağırıyorlardı.
Çünkü, kent biliminden az çok anlayanlar bilir ki... Bir yere yol götürürseniz, “Gel buraya yerleş” diye çağrıda bulunmuş olursunuz.
Yani, burada sorun 3’üncü köprünün kendisinden ziyade, onun çevre bağlantı yolları.

*

Haberin Devamı

İstanbul’un geçmişine baktığımızda bunu çok net görebiliriz.
İstanbul’a yeni köprü ve bağlantı yolları yapıldıkça kent büyüdü, kalabalıklaştı.
Vaktiyle Dudullu, Yenidoğan, Sarıgazi, Çekmeköy, Sultanbeyli küçük çaplı sanayilerin olduğu köyler iken buralarda yerleşim tetiklendi.
1985-1990 yılları arasında nüfusun devasa şekilde arttığı iki ilçe Kâğıthane ve Ümraniye. Bu tesadüf değil, bunlar ikinci köprünün ayaklarına en yakın ilçeler.

*

İkinci Köprü İstanbul’un trafiğini rahatlattı mı?
Tam tersine, daha önce boş olan, köprüye yakın bölgelerde yerleşimi tetikledi, İstanbul’u daha kalabalık, kaotik ve sıkışık bir kent haline getirdi, trafiği daha büyük bir çıkmaza soktu.

*

3’üncü köprüde de aynısı olacak. İnanmayan varsa 20 yıl sonra tekrar konuşalım.
Nitekim 3’üncü köprü ve çevre yolu bağlantıları sözü ortaya atıldıktan sonra bir takım arsaların el değiştirdiği, insanların oralarda spekülatif amaçlı alım yaptıkları hepimizin malumu.

*

Geçtiğimiz hafta 3’üncü köprüyle ilgili sosyal medyada kıyamet koptu.
Binlerce ağaç kesildikten sonra imar planında değişiklik yapılmasını öngören belgeler basına sızdı.
Bunun üzerine Ulaştırma Bakanlığı açıklama yaptı ve imar planında değişikliğin söz konusu olmadığını dile getirdi.
Ve dedi ki, “Projenin uygulama çalışmaları sırasında yol güzergâhında çevresel etkenler ve benzeri nedenlerle doğal hayatı korumak için zorunlu değişiklik ihtiyacı doğmuş ve planda küçük boyutlu düzeltmeler yapılmıştır”.

*

Haberin Devamı

Bakın, ÇED diye bir rapor var.
Bunun açılımı Çevresel Etki Değerlendirmesi.
Büyük bir proje yapılmadan evvel bu rapor hazırlanır, projenin çevreye etkisi analiz edilir, imar planları da ona göre düzenlenir.
Hükümet yönetmelikte değişiklik yaparak 3’üncü köprüyü ÇED’den muaf tuttu.
Yani bu proje ÇED’siz başladı.
Şimdi de diyorlar ki, “Ağaçları kestik ama çevresel etkenler nedeniyle zorunlu ufak tefek güzergâh değişiklikleri yapacağız”.
İşte bu yüzden ÇED gerekliydi.

*

Ama esas tehlike şu...
Yol için kesilen ağaçlara
üzülüyorsunuz da...
Esas çevre katliamı bu köprü yüzünden değil...
Köprü ve bağlantı yolları yapıldıktan sonra, etrafındaki alanlarda tetiklenecek yerleşim yüzünden yaşanacak. Ne su havzası kalacak ne yeşili.
Çünkü neydi?
Siz bir yere yol götürürseniz, yerleşimi oraya çağırırsınız.
Gerçek İstanbul sevdası onu büyütmek değil, muhafaza etmektir.

Yazarın Tüm Yazıları