Aristokrat Ahmet Haşim, “Yarin dudağından getirilmiş bir katre alevdir bu karanfil” diye yazmış, halkçı Orhan Veli dalgasını geçmiş. O gün bugündür solun ve özellikle 1 Mayıs’ın sembolü haline gelen karanfil, son dönemde biraz da ekonomik kriz yüzünden yeniden sosyete buketlerine girdi.
Sex and the City’nin bir bölümünde Charlotte randevusunun ardından Carrie ile sevgilisi Jack’e özet geçer: “Berbat olacağını biliyordum. Adam bana karanfil getirdi.” Jack’in tepkisi: “Adam sana çiçek mi getirmiş? Dallamaya bak sen.” Charlotte açıklık getirir: “Çiçek değil. Karanfil. Buketlerin dolgu malzemesi.” Charlotte’a kızamazsınız. Ne de olsa karanfil uzun yıllar çiçeklerin ucuzu olarak bir kenara fırlatıldı; orkideler evlerde başköşelere otururken çiçeklerin garibanı karanfiller küçümsendi. Fakat gün olur devran döner... Son dönemde karanfiller yıllardır kutsanan tropikal süs çiçeklerine nanik yapıyor. Tevekkeli değil. Oscar de la Renta’nın 2011 ilkbahar yaz koleksiyonunda elbiseleri karanfil motifleri süslüyor; Sarah Jessica Parker kırmızı halıda yakasına karanfil takıyor; şık Londra çiçekçisi Rebel Rebel, Bafta ödül töreninde etrafı karanfillerle süslüyor; New York sosyetesinin etkinliklerini organize eden Bronson Van Wyck karanfili New York Moda Haftası’nın açılış partisine sokuyor; Martha Stewart pastalarını bu çiçekle dekore ediyor. Nüfuzlu dostlarının yardımıyla karanfil ister istemez sınıf atlayıp yükselen çiçek konumuna geçti. 10 yıldır orkide, cryzantem, gerbera ve benzeri çiçekler gözde olunca karanfile talep azalmıştı. Antalya Süs Bitkileri ve Mamülleri ıhracatçıları Birliği Başkanı Osman Bağdatlıoğlu dünyada son iki yıl içinde yaşanan krizle birlikte pahalı çiçeklerin buketlerde kullanılmamaya başlandığını, daha ucuz ve sürümü olan bitkilerin yükselişe geçtiğini söylüyor: “Bu çiçekler arasında karanfil başı çekiyor.”
Çiçek modasında 5 yıl gerideyiz
Türkiye yılda 450 milyon dal çiçek ihraç ediyor ve bunun 350 milyon dalı karanfil. 2009’da yaklaşık 22 milyon dolarlık karanfil ihraç ettik. İzmir, Antalya, Yalova ve Isparta’da yetişen karanfilden Antalya’da 25 bin kişi ekmek yiyor. 10-15 yıl önce ıspanya ve ısrail’de ağırlıklı olarak üretilirken işçilik ve sulama problemleri baş gösterince Kenya, Türkiye ve Kolombiya karanfil üretiminde öncelikli ülkeler oldu. Bağdatlıoğlu’nun söylediğine göre Türkiye çiçek modasını 5 yıl geriden takip ediyor. Ama önemi yok, karanfilin yükselişine bakılırsa Türkler uyanmasa da yurtdışı talep sayesinde karanfilden daha çok kişi ekmek yiyecek. Bağdatlıoğlu “Karanfili kesim anından ilaçlama sistemi, soğuk tırlarla taşınması dahil olmak üzere Avrupa’daki süpermarketlere ilk günkü tazeliğinde indirebiliyoruz” diyor. Ve inanır mısınız, Avrupa’ya gönderdiğimiz karanfillere 14 günlük süpermarket ömrü garanti ediliyor. Biz gidip köşedeki çiçekçiden karanfil alsak birkaç günde soluyor. Türkiye’de 2007’de yıllık adam başı çiçek tüketimi 1 dolar iken şimdi bu rakamın 2-2.5 dolara çıktığını söyleyen Bağdatlıoğlu “Türkiye’de bu kültür yeni gelişiyor. Halk, vazosunda çiçeği üç gün dayanırsa halinden memnun ama olmaması lazım. Bu arz talep meselesi” diyor. Bu topraklarda kafam kadar kiraz yetişiyor ama biz tadamadan yurtdışına gidiyor. Bize ikinci, üçüncü sınıfları yar oluyor. Çiçekte de durum aynı. Arz talep meselesiyse talep edelim o zaman. Bizim başımız kel mi?