Paylaş
Bu cümleleri bu kadar rahat kurmasının sebebi nedir biliyor musunuz?
“Yırtma kültürü”...
Hayatta ibreyi düzgün tutturmanın çalışmaktan, üretmekten değil “bir şekilde yırtmaktan” geçtiğini düşünen bir toplumda, milletvekili bile “yırtmışlıktan” ötürü kendine göre hayati imtiyazlara sahip olma arzusu içindeyse, bu kültürün epey derinlere yerleştiğini söyleyebiliriz.
Burada konu iktidar değil tabii. Bu kültür daha biz doğmadan çok önce ekildi. 60’larda köklerini toprağa doğru verdi, 70’lerde çimlendi, 80’lerde çiçeklerini açtı, 90’larda ilk meyvelerini verdi, şimdi artık seri üretime geçti.
Milletimin vekili diyor ki, “Milletvekili kendini güçlü hissetmelidir”.
Vatandaşının yaşam koşullarını düzeltmekle yükümlü olan milletvekili kendini sahip olduğu imtiyazlardan dolayı güçlü hissetmek istiyor...
Milletvekili, “güç” kavramını “vatandaşının dünyasını değiştirebilecek adam” olmakla değil, imtiyazlı olmakla bağdaştırıyor.
“Yırtmış” o bir kere, “yırtmamış”larla aynı kefeye koyulmak istemiyor.
Polisin radara yakalanmış herhangi bir araca işlem yapması kadar olağan bir durum bile bir milletvekili için “gücüne hakaret” sayılıyor.
Dünyanın neresinde polisi görevini yaptığı için “Rencide olduk valla” diye açıklama yapabilen bir milletvekili var?
Belki bir başka 3. Dünya ülkesinde...
Hakikaten merak ediyoruz: Çok sayın milletvekili, polis ne yapsa rencide olmayacaktı?
Karşısında el pençe divan durup “Ne? Araçta milletvekili mi var? Ne olur camı açın da elini öpeyim, nuru bana da geçsin?” mi diyecekti?
“Dilediğiniz kadar hızlı gidebilirsiniz, radarlarımız sizin için geçerli değildir ifinim” mi diyecekti?
Yoksa “Müsaadenizle size ekselansları demek isterim. Siz milletvekili olarak Türkiye’de yaşamanın en güzel yöntemi olan ayrıcalıklı yaşama ulaşmışsınız, yırtmışsınız, ama yırtmak yetmez. Yırttıkça şımarmalı, daha fazlasını istemelisiniz. Darısı bizim başımıza inşallah” mı diyecekti?
Ayrıcalık isteyen bizi temsil edemez!
Çalışan, üreten bir millet yerine tek derdi “yırtmak” olan bir toplum yaratıldığının zaten farkındayız, fakat bu “yırtma kültürü ağzı”nın en tepeye kadar sıçradığını görmek insanda benzersiz bir hayal kırıklığı yaratıyor. “Çalışmıyoruz, çok tatilimiz var” diyenlere bakmayın. Türkiye’de insanlar üç kuruş kazanmak için standartların üstünde çalışıyor, daha doğrusu şirketlerin kendi acımasız kurallarına uymaya mecbur bırakılıyorlar.
Neden? Orada da Türkiye siyaseti gibi korku kültürü hakim çünkü: “O işi sen yapmazsan bedavaya bile yapacak başkası bulunur...”
İnsanlar böylesine ucuz, böylesine gaddar bir korku kültürü içinde yaşamaya mecbur bırakıldığında, yapılan işin kalitesi, içeriği önem taşımaz hale geliyor. Bugün milyonlar acımazsız iş koşulları altında “mesai doldurma” anlayışıyla çalışıyor.
Peki milletvekili ne yapıyor?
İnsanının yaşam koşullarını iyileştirmenin ehliyet, ruhsat sorgusundan muaf tutulmaktan geçtiğini düşünüyor.
Sözlerini “başkası adına utanmak” duygusunu dibine kadar yaşayarak okuduğum milletvekili, bizleri temsil etmiyor.
Ayrıcalık arzusu içindeki milletvekilleri bizleri temsil etmez, edemez.
Sözlerinin meali açıkça “Normal vatandaş gibi olmak istemiyorum” olan tüm milletvekilleri istifa etmeli. Hoş, kainatın sonu gelse, dünya yok olsa da ortalama bir Türk siyasetçisi koltuğundan kalkmaz, biliyorum ama yine de söyleyelim...
Paylaş