Yeni neslin işi zor

Son zamanlarda üzerimize çöken puslu hava nasıl dağılır bilmem.

Haberin Devamı

Kimi zaman yoğun bir umut dalgası savuruyor bizi aydınlığa.
Bir saat sonra aldığımız bir kara haberle karamsarlık denizinin en dibine iniyoruz.
Bir gün iyiyiz, gülümsüyoruz, umutluyuz.
Elmaya armut diyorlar, yine umudumuzu kaybetmiyoruz.
Fakat elmayı armut yapmaktaki ısrar sürdükçe ve zamanla elmanın armut olması konusundaki istek normalleştikçe, bir sonraki gün “dün ben neye gülmüştüm ya?” diyoruz.
Sınırlarda geziniyor, durmadan savruluyoruz.
Doğru bildiklerimize, sağduyumuzun sesine “yanlıştır” diyenleri dinledikçe, okudukça, vicdanımız can çekişiyor.
Şaşkın ve üzgün bakışlarımız karşısında elma armuta dönüşürken, çıldırmanın eşiğine geliyor, her seferinde normalleşecek gücü bulup geri dönüyoruz.
Bizde vaziyet böyleyken yeni yetişenler kim bilir ne haldedir diye düşünmeden edemiyor insan...
Bir insanın sağduyusu gelişirken dünyayı taraflı öğrenmeye alışırsa, yetişkin bir insana dönüştüğünde ne olur?
Belki de bu kadar karamsar bakmamak lazım.
Neticede biz de eğitim hayatı boyunca taraflı tarih kitaplarından öğrenen bir nesil değil miyiz?
Biz bile bir lokma vicdan geliştirebildiysek o kadar da ümitsiz olmamak lazım belki...
Ancak insan bugünkü vaziyete baktığında yeni neslin duygusal gelişimi ile ilgili şunları düşünmeden edemiyor:
*İstediği kadar iyi eğitim alsın... Kendi ülkesinde iyi kariyerin en değişmez koşulunun iyi eğitim almak olmadığını bilecek. “Eğitim esasında o kadar önemli değil”ciler artacak. Birilerinin damarına basmayan, suyuna giden işler yaptıkça zirveye oturacağını bilecek.
* Haksızlığı görse de susması gerektiğini düşünecek. Baktı haksızlığı görenler bile “Aman cukkama bir şey olmasın” dürtüsüyle kameralara gülümsemekte... “Güçlü”nün yanında görünmekte... O da “doğru yol demek bu” diyecek.
*Demokrasinin sadece belirli insanlar için işlediğini görecek... İstediği kadar başarılı olsun, istediği kadar iyi işlere imza atsın, bir adamın bir sözüyle haksız yere yerinden edilebileceğini bilecek.
* Ekmek hep aslanın ağzındadır ya, aslanı beslediği sürece ekmeği alabildiğini görecek. “Demek ki doğruluk değil, güç ve paradır esas olan” diyecek.
* Kandırmaca ile, şaşırtmaca ile, kulağı tersten gösterir gibi yapıp aslında hiçbir şey göstermemece ile insanların vaktini çalarak onları tuzağa düşürmek suretiyle para kazanmakta bir sakınca olmadığını görecek. (Bkz. Haber sitelerinde haber okumaya çalışırken tıklama manyağına dönüşmek, “beyin felcine çeyrek var” hissi yaşamak, haber okumaya çalışırken tıklamaktan yorgun düşmek...)
* Belirli insanların çıkarlarının adaletten daha kıymetli olduğunu görecek. Belirli insanlar kendi yaşam biçimlerini, düşüncelerini, inançlarını “doğru olan budur” diye dayatırken, haksız yere yarım kalan, temelinden değişen hayatları, işlerinden olanları, dünyası değişenleri gördükçe, Türkiye’de iyi yaşamanın anahtarlarına dair fikirleri değişecek. Terazinin akıl, mantık, adalet, hatta yerçekimi gibi kavramlarla çalışmadığını görecek...
* Bilmemenin, öğrenmemenin, az bilmenin birçok insan için mutluluk kaynağı olabildiğini yaşayarak, görerek öğrenecek. Ya bu sisteme adapte olup duyarlılıklarını kaybedecek ya da vicdanı gelişmiş bir varlığa dönüşüp acı çekenlerin arasına kendini dahil edecek...

Yazarın Tüm Yazıları