Paylaş
Öncelikle, ne yalan söyleyeyim, oradaki herkesi, bilhassa da çekimler boyunca geçici olarak Bursa’ya yerleşmiş tüm yapım ekibini kıskandım.
Kendimi fena halde “içi kurumuş şehir insanı” hissettim.
Neden biliyor musunuz. Set olarak kullanılan mekanlardan biri, Bursa Hayvanat Bahçesi’nin içinde. Yapımcı Most Production, oraraki bir yapıyı, dizide hikaye konusu edilen iki aileden birinin, Elbeyli’lerin konağına çevirmiş.
Tabii hayvanlar duruyor yerlerinde, sağınıza bakıyorsunuz keçiler, solunuza bakıyorsunuz tavuklar...
Çekim aralarında keçilerle bol bol sohbet etme imkanı buldum. “Sizi kıskanıyorum” dedim.
İnsan doğayla ve hayvanlarla bu kadar haşır-neşir olunca şehirdeki hayatının son derece sentetik olduğunu düşünmeye başlıyor. Canım ıstanbul’a dönmek istemedi...
Çekim boyunca dizinin yönetmeni Gül Oğuz’un yanından ayrılmadım. Ekip nasıl çalışıyor, gözlemleme fırsatı buldum. Stressiz dizi setine pek rastlanmaz ama burada herkes pek sakin, pek mutlu... Ne diyeyim, kadro süper, yönetmen süper, bence sezonun sırtı yere gelmeyecek dizilerinden biri Kış Masalı...
Bu akşam, Esmer (Duygu Yetiş)-Ali Murat (Cemal Hünal) ve Masum (Fırat Çelik) karakterlerinden oluşan aşk üçgeninde özel olarak “Masum”u dikkatle izleyin. Fırat’ı henüz tanımıyor olabilirsiniz ancak yakında ismini çok duyacağınıza eminim. Kendisi Paris’ten taze geldi, henüz üç aydır Türkiye’de...
Size en yeni jön adayımızı tanıştırayım...
Kim bu yakışıklı?
Fırat Çelik, Almanya’da doğmuş, Tuncelili bir ailenin çocuğu. Çok küçükken ailesi Paris’e göçmüş, kendini hatırladığından beri orada yaşıyor... Oyunculuktan önce, inşaat işçiliğinden barmenliğe ve modelliğe, birbiriyle ilgisiz bir sürü mesleğe dalıp çıkmış.
Sonra çevresindekilerin desteğiyle oyunculuğu denemiş. Drama dersleri almış ama pek sevmemiş önce. O zamanlarla ilgili olarak, “Kendimi, hayatı tanımıyordum... Bunları bilmeyen herhangi birine oyunculuk hiçbir şey ifade etmez” diyor. Güzel bir tespit bence...
Tam bu sırada, “hayatımın dönüm noktası” dediği bir dönemin içine girmiş, çünkü yönetmen Thierry Harcourt’la yolları kesişmiş. Harcourt, Fırat’ın yeteneğine inanmış ve onu yetiştirmeye karar vermiş. Adamımız, kendini keşfedip de içinden başka adamlar çıkarmaya başlayınca oyunculuğa aşık olmuş.
Sonrası çorap söküğü gibi...
İlk oyunu, sahnelendiğinde Fransa’da büyük ses getiren Otomatik Portakal. Birkaç oyunda daha yer aldıktan sonra, Fransa’da tanınan bir yüz olmasını sağlayan dizi “Familie d’accueil”in ekibine girmiş. Toyota Avensis’in reklam filmlerinde oynamış.
İlk sinema deneyimi ve hatta şu anda burada olmasının sebebi, ıFF’de de gösterilen, Philip Lioret’nin filmi Welcome.
Festival esnasında Türkiye’de bulunan Fırat, filmdeki performansını izleyen yapımcılardan teklifler almaya başlamış.
Hayatında yeni bir döneme girdiğini hissedince, geçici olarak Türkiye’ye dönmüş. Bu defa da yönetmen Gül Oğuz’la kesişmiş yolları. Oğuz, ilk bakışta “Masum” budur”demiş...
Şimdilik Fırat’ı google’ladığınızda “Fırat çelik kapı” ya da kaymakam Fırat Çelik gibi ilgisiz sonuçlar çıkıyor ama iki haftaya kalmaz adını aradığınızda “Fırat Çelik fan page”lerden geçilmeyecek ortalık, eminim.
Bu arada Matthew McConaughey’e olan benzerliğine de dikkatinizi çekerim...
Karayolu mu, feribot mu?
Bursa’ya Yenikapı-Mudanya feribotuyla ulaştık. İki tavsiyem olacak, birincisi, Yenikapı’ya gidecek olursanız kesinlikle Aksaray üzerinden sahile inmeyin çıldırıverirsiniz vallahi. Sahile çıkarken bir ışık var, sanıyorum 6 saniye filan yanıyor ve şehirde gün ortasında hiç olmayacak bir yerde trafik yaratıyor. Az kaldı feribotu kaçırıyordum o kavşak yüzünden. Buradaki ışıklara acilen bir ayar yapılmalı. Bu çileyi çekmemek için de Yenikapı’ya sahilden ulaşmalı... ıkincisi, Mudanya’ya feribotla gitmek ile ıstanbul-Bursa arasını otomobille kat etmek arasında zaman olarak pek bir fark yok. Mudanya’da feribottan inince öyle fena trafik oluyor ki, bunu çekmek yerine arabayla kilometre yapmak daha iyi...
Zira feribot çıkışı sabır testi gibiydi...
Paylaş