Paylaş
Ne de olsa ortada duran ve herkesin gördüğü belliydi, izaha lüzum yoktu. Saçmalamak, kendine göre doğrular uydurmak isteyen dilediği gibi yaşayabilirdi ve bu bizi doğrudan etkilemeyebilirdi. Artık öyle değil. Etkiliyor.Şimdi elmalar armut, filler zürafa oldu ve her ne kadar ortada duran gerçekler, evrensel doğrular değişmese de “birilerinin gerçeği”yle yaşamamız bekleniyor.Gerçeklerin yayılmasına engel olarak, toplumu ya habersiz bırakarak ya da tamamen uydurma veya manipüle edilmiş gerçeklerle “bilgilendirerek” dünyanın dönme hızını mı yavaşlatabiliyoruz? Hayır.Veya halihazırdaki sistemin arızalarını mı çözebiliyoruz? Hayır. Mutlu, huzurlu, birbiriyle iyi anlaşan, evrensel değerlere saygılı, teknolojik, donanımlı bir toplum mu yaratabiliyoruz? Kesinlikle hayır.Sadece kısa vadeli çözümlerle “idare ediyoruz.” Bu esnada dünya sadece ve sadece gerçeklerle dönmeye devam ediyor. Ben kendimi hastalanmış gibi hissediyorum. Henüz çaresini bulamadığım ama her gün arzum/ bilgim dışında bir doz verilen bir ilacın yavaş yavaş beni zehirlediğini, düşünemez, üretemez, güzel şeyler hayal edemez, karamsar, endişelerin esaretinde garip bir insana dönüştürdüğünü hissediyorum.Bir yılı aşkın zamandır televizyon izlememek, kendi istediğim içeriğe, kendi arzu ettiğim zaman ulaşacağım bir sistem kurmak bu zehrin damarlarımda yayılmasını biraz yavaşlattı ama derman oldu mu? Hayır.Ekranda yaşananları, gündemi, haberleri, insanı delirtecek sınıra erişen meseleleri sosyal medyadan haber alıyorum. Bir nevi “toplu haber hizmeti” gibi esasında bu. Televizyonu izleyerek saatler harcayacağıma, sadece gerekli olan kısımları izliyorum, dolayısıyla yine herkes kadar zehirleniyorum. Zehirlenmişim.İyileşmek için ne gerekir artık hakikaten bilemiyorum. Hayattan bağları tamamen koparıp analog bir hayat yaşamak mı? Veya sosyal medya araçlarını düzenleyerek, kendimize bir “kişiye özel internet dünyası” hazırlayarak mı?
İyileşme bir kişiden başlayacak
Ulaşılan haber kaynağını seçmek de zor. Gerçek habere ulaşsanız bile yerleşik “tıklatmacı” internet jargonundan kaçamıyorsunuz. Pek çok şeyin değişmesi lazım, biliyorum. Belki de “Oraya gelene kadar bizim daha temel insanlık, vicdan ve sağduyu sorunlarını halletmemiz lazım” diyeceksiniz, orada da haklısınız. Çok haklısınız.Fakat en azından başlangıç olarak... Bireysel olarak “zehirlenme” hissinin önüne geçmemiz gerekiyor, yoksa derin bir umutsuzluk batağına saplanacağız ve oradan çıkamayacağız. Gün içinde Twitter, Facebook, Instagram veya hangi sosyal aracı kullanıyorsanız, onları periyodik olarak kontrol etmek veya paylaşım yapmak yerine, bu zamanı işinize gerçekten yarayacak, sizi bambaşka bir yere taşıyacak dünyalar keşfetmek için kullanmak bir adım olabilir. Neler mi? Mesela, dünyanın bilgisine ulaşmak için openculture.com. Mesela yeni bir dil öğrenmek için duolingo.com. Yeni bir dünyanın kapılarını aralamak için mesela open.com. Mesela, khanacademy.org.tr. Bilgisayarınızda açtığınız her yeni pencere size hayatınızla ilgili başka milyonlarca pencere açacak, inanın. Yeter ki yerleşik alışkanlıklarınızı değiştirmek için bir adım atın.Zehirlenmenin önüne ancak böyle geçebileceğiz. İyileşmeyi kendimizden başlayarak. Bir kişiden yola çıkarak.
Paylaş