Paylaş
Birbirimize karşı hoyrat davranmaktan ciğerimizin solduğu, “incitici söylem” konusunda kara kuşak sahibi olan bir ülkenin insanları olarak, her yönden gelen çarpık görüşlerin varlığına alışığız.
Görüşlerinden ötürü Twitter’da “Sen de gebereceksin”, “Bu ülkeden defolacaksın” tehditleri alan insanların işlerini yapmaya çalıştığı bir ülkede, Trump’ın düşünce mekanizmasını kullanarak hayatını geçiren çok.
Neredeyse “Biz alışığız” diyeceğiz.
Kendi gibi olmayana yaşam hakkı bile tanımak istemeyen, etnik kökeni bir küçümseme ifadesi olarak kullanabilen, birbirine isim bile takabilen bir kültürün evlatları olarak böyle deli saçması sözlere dünyanın geri kalanından daha az şaşırıyoruz ancak...
Söz deli saçması olsa bile, geldiği kaynak tüm dünyada bilinen bir figür, kariyer sahibi, varlıklı, şöhretli bir adam olduğunda şaşırtıyor insanları esas.
Hani kendi çocuğu yeğeninden az ilgi görüyor diye zavallı çocuğun yüzüne kezzap atarak hayatını karartan “yüksek kariyerli” adama da şaşırdık ya...
Trump’ın sözlerine şaşırmak, o “yüksek kariyerli” vicdansıza şaşırmak gibi.
Sanki sokaktan geçen herhangi bir adam yapsa bunları, “daha kabul edilebilir” sayılacak...
Hal böyle olunca, insan kendi değerlendirme mekanizmasını sorguluyor.
Hayatında iyi bir noktaya gelmiş bir adamın düşünce ve davranışlarının de makul olacağını düşünüyoruz.
Zirvede olan bir politikacının sözlerine körü körüne güvenmeyi tercih eden milyonlarca insan sayabiliyoruz.
İyi kariyerli, evli ve çocuklu bir adamdan bir çocuğun yüzüne kezzap atabilecek kötü bir canavar çıkmaz sanıyoruz.
Çünkü varlık, yüksek kariyer, şöhret...
Veya bir insanın çocuklarının olması, hayvanlara hassas yaklaşması gibi “sinyallerin” bize “İyi ve makul insandır muhakkak” mesajı verdiğini düşünüyoruz.
Fakat yanlış yerden bakıyor, dolayısıyla yanlış bir mesaj alıyoruz.
İşaretler başka yerde
Bu neye benziyor biliyor musunuz? “İyi bir hayat”ın özü iyi bir araba, güzel bir ev ve lükste aranır ya çoğu kişi tarafından...
Esasında iyi bir hayat, iyi yaşayabilme, düşünebilme, değerlendirebilme gücü, son model araba ve lüks bir evden değil, basitçe insanın yediği besinlerin niteliğinden, hareket etme sıklığından; dolayısıyla bedenine ve aklına ne kadar iyi baktığından geçer.
Vaziyet bu kadar basit ve açıkken, “iyi hayat”ın özünü, pek az insan geç yaşlarda keşfeder.
Genellikle satın alabilme gücümüz olduğunda, bunu daha iyi yaşayabilmek için değil, daha çok objeye sahip olmak için kullanırız.
İşte, “iyi insan olma” meselesinin de özünü aynı bu biçimde, yanlış yerde arıyoruz.
“Şöhretli, güçlü, yaşı ilerlemiş, varlıklı” gibi kelimeler, sanki otomatik olarak sağduyuyu da beraberinde getiriyor sanki.
Getirmiyor işte.
Makul, sağduyulu, iyi kalpli, eşitlikçi, dürüst, değer bilen insan için ne ilerlemiş yaş, ne cepteki para, ne de yüksek kariyer bir işaret olabilir. İnsan ilişkilerimizde de bu geçerli. “İyi işaret”leri yanlış yerlerde arıyoruz.
Sonra da hayal kırıklığına uğruyoruz
Paylaş