Yakın plan kelle!

Dizilerin zor koşulları malum.

Haberin Devamı

Çok uzunlar, tüm diziler oyuncular için ideal çalışma koşulları vaat etmiyor, vs. Fakat benim itiraz ettiğim bir konu var ki, bir çözümü bulunacak gibi de görünmüyor:
Yakın plan kelle.
Kelleye zoom yapmak suretiyle dizileri uzatmak, vakit kazanmak için kullanılan yegane çözüm haline gelmiş olmalı.
Yoksa niye oyuncuların cilt gözeneklerini izleyelim ki?
Bu öyle bir durum ki, bir anda salonunuzu bir güzide oyuncumuzun suratı kaplayıveriyor. Oyuncumuz bakıyor, bakıyor, bakıyor, bir cümle söylüyor, bakıyor ve bakıyor...
Diziye orta yerinde izlemeye başlayan bir insan olsanız, oldu da (imkansız, ama neyse) tekrarları kaçırırsanız, meseleyi anlamanıza olanak yok.
Çünkü bir çift göz, iki adet al yanak, bir adet hafif aralık dudak var ekranda.
Gözler şuh mu şuh bakıyor da bakıyor.
Ağız kah hafif, kah hayli açık bir biçimde “oyuna” eşlik ediyor.
Olay azıcık normal olsa, meseleyi tam olarak anlayabilmemiz için, mesela en azından sahnenin kendisini, oyuncuların nerede, hangi pozisyonda, nasıl durmakta olduğunu görürsünüz.
Biraz bedeni göstermek, efendime söyleyeyim, karşıda duran insanı biraz kadraja almak filan...
Yok, imkansız, bizim dizilerde böyle bir sahne görmek imkansız. Varsa yoksa kelle. Tam ekran kelle.
Hayır yani diyorum ki, bu diziler her zaman Oscar’lık oyuncular barındırmıyor tabii. İnsanı kıllandırıyorlar. Güzel kurgulanmış dizilerin kelle sahnelerinde performans sergileyen oyuncularla ilgili bulunmuş bir çözüm olmasın bu? İnandırıcılık düzeyini yükseltmek için “bari jestlerden kaytaralım, tamamen mimiklere odaklanalım” diyor olmasınlar?
Lüzumsuz kelle kadrajının başka nasıl bir açıklaması olabilir Allah aşkına. Bir insanı hiç lüzum yokken gözeneklerine kadar görmek nedendir?
Hayır yani Nuri Bilge Ceylan filmi de izlemiyoruz ki. Eh biz de diyoruz ki, çok uzun diziler, bir şekilde uzatılmalı, o yüzden diyor ki yönetmenler, mimiklere yoğunlaşmalı...
Ama bir sorun var tabii...
Yoğunlaşıyorlar ama...
Olmayan mimiklere. Gözyaşı olmayan ağlamalara. Yüzün sadece ağız bölgesinin sandal biçimi aldığı, yüzdeki diğer kasların gram hareket etmediği kahkahalara...
Bazen dizi dünyasının kendi “pışpış” dünyasında boğulduğunu düşünüyorum.
O kadar körleştiriyor ki insanı, kötü olanı göremiyorsun. Bence dizilerdeki durum budur.
Yine de hâlâ “sağlam iş kazanır” tarafındayım. Bahsettiğim konularda beni şaşırtın, sayın yönetmenler!

Haberin Devamı

TRT Müzik Ödülleri’ne not

Haberin Devamı

Salı gecesi TRT Müzik Ödülleri’ni televizyondan izledim. Bilmiyorum hiç ekran karşısında olanlardan geri bildirim aldılar mı ama şunu söylemem şart: Ses sıkıntılıydı. Bilhassa İstanbul Müzik ve Caz Orkestrası’nın tadını ekran karşısında alamadık. Hem Atakan Ünüvar hem de MFÖ’nün şarkılarında orkestrasyon, televizyondan neredeyse duyulmuyordu.
Bir diğer konu: Arşiv meselesi.
Geceyi -ilk tören olduğunu düşünecek olursak- gayet başarılı buldum ama bana kalırsa sonraki senelerde TRT, sahip olduğu arşivden mutlaka yararlanmalı...
Hep “uzun konuşmaların sıkıcılığı”ndan bahsedildi, evet, bu tip törenlerde uzun konuşmalar sıkar ama atraksiyonsuz törenlerde kısa konuşmalar da sıkar...
TRT Türkiye müzik tarihinin arşivini elinde bulunduran kurum sayılır.
Ödül töreni müthiş bir şova dönüşebilir ilerleyen zamanlarda. Bu imkan muhakkak kullanmalı...

Yazarın Tüm Yazıları