Vapurda müzik olur mu?

Eski İstanbul kitaplarına meraklıysanız muhakkak rastlamışsınızdır...

Haberin Devamı

Asya yakasından Avrupa’ya geçişlerin sadece vapur ile yapıldığı henüz köprüsüz İstanbul’da, “vapur adabı”ndan bahseder bir dolu yazar ve o dönemi yaşayanlar. Vapur sadece bir taşıt değildir, bir semboldür, İstanbul’un sembolüdür.
Yolcular için “Hayata ara”dır, şehri, insanları izlemek için en güzel fırsattır, koşturmacaya küçük bir moladır. Vapur nefestir. Vapur, huzurdur.
Her gün aynı saatlerde beraber bir yakadan diğer yakaya geçen tanışık insanları taşıyan, neredeyse herkesin oturduğu yerin belli olduğu, girişte birbirlerine yol vermekten sefer saatini geciktiren insanların kullandığı şehir hatları vapurları artık yok.
Taşıt var elbette, fonksiyonu aynı ama içi başka, insanı başka, insanının alışkanlıkları başka...
Yine de başka bir şehir içi taşıta benzemez vapur.
İçine binen insanı zorla kendine benzetir. “Yavaş olacaksın burada” der. “Sabırlı olacaksın, sessiz olacaksın ve durup düşüneceksin” der.
Der fakat...
İstanbul’un vapurlarında bugün seyahat ettiğinizde, vapurun mizacına adapte olmak mümkün değil artık.
Gelin Kadıköy-Beşiktaş vapuruna binelim bugün:
Vapura iskeledeki kalabalıkla beraber ense enseye yürüyerek adımınızı atarsınız.
Kendinize bir yer seçer, oturursunuz. Kimileri kitabını çıkarır çantasından.
Kimisi gökyüzüne, denize bakar; doğanın tadını çıkarabileceğiniz nadir yerlerden biridir çünkü vapur.
Motor sesi dalgaların sesine, hepsi birleşip martı seslerine karışır.
Kimisi buna bakıp dinlenir, insanı helak eden şehir hayatına böyle ara verir...
Kimisi kitabına gömülür, vapur iskeleye yanaşana kadar kaldırmaz başını. Vapur demek kitap demektir ve hep öyle kalacaktır.
Telefon karıştırmak, telefonda baloncuk patlatmak nispeten yeni alışkanlıklar sayılır.
İşte böyle kah oyalanır, kah kafasını boşaltır yolcu...
Eskiden kalemci kalem pazarlardı.
Hanidir görmüyorum, kim bilir ne oldu o “Bitti miii, bitmedi!” diyerek bir tane kalemle beraber yayında dünyayı veren adama...
Kalemci kaybolduktan sonra kendilerinin veya yakınlarının sahip olduğu hastalığı anlatarak yolculardan merhamet ve para isteyenler geldi.
İyileştiler mi, sıhhatlerine kavuştular mı, bilinmez... Umalım ki şifalarını bulmuş olsunlar.

Haberin Devamı


Bugünkü vaziyet...

Haberin Devamı

Artık vapur seyahatlerindeki manzara ise genellikle şu: Vapur iskeleden ayrılalı 10 dakika olmuş, herkes ya önündeki kitaba, telefona, ya da uzaklara dalmış. Hayat yavaşlamış, sessizleşmiş...
Denizin ortasındasın, şehrin her iki yakasındaki keşmekeşten uzaklaşmışsın...
Bir anda yanında bir adam, Harbiye Açıkhava’da mikrofonsuz bir biçimde konser verse, en tepeye sesini duyurabilecek yükseklikte gitarını tıngırdatmaya başlar. Duvarın arkasından biri fırlamış da seni korkutmuş gibi zıplarsın yerinden “Allah’ım, ne oluyor?!?!” diye.
Avaz avaz bağırarak, vapur iskeleye yanaşana kadar birkaç şarkıyı art arda sıralar, sonra parasını toplar ve gider.
Kimisi işi ileri götürmüş, mikrofon takmıştır ağzının kenarına.
Daracık vapurda bangır bangır şarkı dinlemeyi tercih etmeyenler sesini pek çıkarmaz.
Alkışlayanı da vardır çünkü müzisyenin.
“Rahatsız oluyoruz” desen müzik düşmanı ilan edilebilirsin.
“Ne var canım, ne güzel müzik dinliyoruz”cularla münakaşa etmek istemezsin.
Tekrar denizin sesine, martılara çevirirsin yüzünü ama.... Doğanın sesini duyabilirsen ne ala.
Öte yandan bozuk, akordu dağılmış gitmiş akordeonla sabit bir melodi çalıp yolcuları delirme sınırına getirerek para toplayanlar gezinir bir başka salonda.
Ha, tabii onlar başka.
Zira yolcunun başında dikilip akordeonun tuşlarına basarak haraç toplamaya “müziğini yapıp para kazanmak” demek pek mümkün değil.
Sözün kısası: Artık vapur da o eski vapur değil.
Kalabalık, gürültülü, birilerinin avaz avaz bağırarak şarkı söylediği, ötekinin göğsüne taktığı akordeonla tuşlara basıp dilendiği, sürekli tetikte olman gereken bir diğer kaotik şehir mekanı.
“Müzik icra ederek para kazanmak” konusuna gelecek olursak...
Sokak müziğinin yeri, sınırları belli bir taşıt olan şehir hatları vapuru değil.
Bunun için meydanlar, sokaklar, caddeler, metroya giden yollar, başkalarının özgürlüklerine tecavüz etmeyeceğiniz noktalar var.
Şehir Hatları sesini pek çıkarmıyor bu konuda.
Eski vapurumuzu, seyahat özgürlüğümüzü geri istiyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları