Paylaş
* Hipokrat yemini de neymiş? Doktorlar sadece belirli bir siyasi partiye gönül verenlere hizmet edebilecek.
Öbürlerini boşver. Yol kenarlarında ölüversinler, zaten bunlar komplocu.
* Çalıntı olmayan bir tane reklam filmimiz, bir tane şarkımız, bir tane marka konseptimiz kalmayacak.
Zaten “orijinal iş” de ne? Adam yapmış, biz onu alır, kendimize uyarlarız, hem çok güzel olur hem de işin orijinalini bilmeyen milyonlara “Süper iş yapmışlar yaaaaa” diye duygulandırmak varken, aaa.
* Hukukun üstünlüğü de ne? Biiiz, hukuku da iyi biliriz. Efendim, en güçlü ve en zenginler hep çok haklıdır, aksini iddia eden varsa onları sandıkta hesaplaşmaya davet ediyorum.
Bir derdin varsa sandığa gideceksin kardeş. Sandık da sandık. Ayrıca sadece hak hukuk konularında değil, toplumsal yaşamın her kademesinde, kişisel sorunlarında, sağlık sorunlarında, ne konuda derdin varsa, sandığa gideceksin.
Tuvaleti gelen küçük çocuklar da bundan böyle annelerine “Anneaaa tuvaletim geldi” diyemeyecek. Sıkıntısı varsa sandığa gitsin.
* Akıl hastaları ve sarhoşların hasta haklarından yararlanamayacağı bir sağlık sistemi yetmez.
“Baba”mızın “Evlatlarım” ve “Evladım olmayanlar” olarak ayırdığı halkın “evlat olmayacak” kısmı (O da kaçtı, ülkenin nüfusunun yüzde 52’i mi?) hasta haklarından yararlanamayacak.
Hatta belirli bir inanca sahip olmayanlar ve “güçlü takım”dan farklı inançları olanlar da hasta haklarından yararlanamayacak. Eeee, işine gelirse.
* Ülke nüfusunun yüzde 80’inin hayatları boyunca çalışsalar bile yakınından geçemeyeceği büyüklükte ihaleleri kapanlar, en az vergi ödeyenler olacak.
Eeee, bugün hem güçlü olana uzak, hem de zengin bir iş adamı olmak kolay değil.
Zengin olmak istiyorsan şöyle yandan yandan yaklaş, hadi bakalım. Şöyle hafif bir “pis bıyık” da fena olmaz yani. İmaj mühim.
* SİT alanlarının doğasında beton vardır efendim. Bakınız, “sit” diyor, “Burada oturun” diyor yani.
Şöyle “Selçuklu mimarisini canlandırdık” diye reklamını yapacağımız ama donanımsız adamlar yaptığı için hiçbir dönemin stilini yansıtmayan, tavanları akan, ilk yağmurda su basacak, ucuz işçilikle kotarılmış, sıvaları ilk hafta düşmeye başlayan bir otel olsa o yeşilliklerde, yılın 12 ayı zengin Araplar gelse ve bir sürü paralar bıraksalar ülkemizde fena mı olur?
Çirkinler çirkini Datça’yı bu haliyle bırakamayız. Süratle betonlaşma sağlanmalı. Çünkü burası yeni Türkiye. Beton ve para döngüsüyle zengin olacaz inş.
* Ekonomik büyüme varsa, o ülkede yolsuzluk olamaz. Ayrıca bakınız, ekonomik büyümenin sizin görmediğiniz başka birçok faydaları vardır.
Sadece siyasi miyasi değil, o ülkede yaşayan her canlı bunun değerini bilir.
Mesela, eğer ekonomik büyüme varsa o ülkeden göçmen kuşlar sonbaharda ayrılmaz bile.
“Burada ekonomik büyüme var, böyle koşulları sıcak ülkelerde nerede bulacakmışız” der, oldukları yerde kalırlar. Erkekler “kalalım” deyince kadınlar da onların dizinin dibinden ayrılmaz. Yakarlar UFO’yu, sıcak sıcak otururlar. Yol paraları da ceplerinde kalır.
* Kadın mı? Kadın hakları mı? Hahahahahahaha o da ne? Otursun kocasının yanında.
* Otoyol kenarlarındaki, duvarlardaki yeşillikli-çiçekli süslemeler, Boğaz Köprüsündeki yere yatmış Kız Kulesi gibi insan yapımı müthiş peyzaj güzellikleri yetmez. Osmanlı ve Selçuklu motiflerini çiçekler ve yapraklarla binalarımıza bezeyeceğiz.
Ha bu motifleri mevsimlik çiçeklerle yapacağız ki her mevsim başında bizimkilere bir ihale çıksın. Hem caddelerimizi süsleyelim, hem para kazanalım, fena mı?
* Ay yeni Türkiye çok güzel. Cennet gibi adeta, keyiften ortadan ikiye çatlayacağım birazdan.
Ha, öte yandan kıskananlar da çatlıyor anlaşılan. Başarılarımızı hazmedemiyorlar adeta.
Ayrıca şu patak mıdır, kötek midir, hani o malum saatçi var ya saatçi. Sıkıyorsa sandığa gelsin. Onunla da sandıkta hesaplaşacağız.
Paylaş