Paylaş
“Turizm ağlıyor.” Ya ne olacaktı?
‘Yazlık belde’ deyince aklınıza ne gelir? Eskiden olsa “Bir plaj, bir bakkal, bir kahve, küçük esnaf dükkanları, çevrede tarihi mekanlar, nefes kesen doğa” olarak özetleyebilirdik.
Şimdi ise herhangi bir yazlık beldenin merkezini düşündüğümüzde şehir fark etmeksizin aynı sokağın görüntüsü var.
Nasıl bir sokak o? Öncelikle rengarenk adi tişörtler satan bir dükkan... Sattığı tişörtlerin hepsinde ünlü bir markanın logosu var. Veya yakalarını kaldırınca altından büyük puntolarla yazılmış “Zıkkımın peki” pespayeliğinde markanın adı görünüyor. Elbette tamamı taklit.
Taklit seli devam ediyor: Yan dükkanda, yine görme duyumuzu iflas ettirecek kadar büyük bir zevksizlik ve renk cümbüşü içinde plastik deryasına dalıyoruz. Bu defa taklit mallar, kulaklıklar. Son moda renkli kulaklıkların, binlerce liralık çantaların en adi taklitlerini bulmak için Bodrum, Marmaris, Alanya veya Antalya, herhangi birinde şöyle kısa bir “merkez” turu yapmak yeterli.
Sonra yemekçiler geliyor. Sosislinin sabahtan akşama kadar kaynadığı suyun buharı-adi kaşar peyniri-ağır etin o burun direği sızlatan, insanda öğürme hissi oluşturan benzersiz koku karışımı çökmüştür kaldırımlara.
Yol boyunca taklit mal satan dükkanlar ve sıcaktan içi bayılmış adi yiyeceklerin baygın kokusu, Türkiye’deki herhangi bir yazlık beldenin ortalama atmosferini oluşturur.
Kendine has dükkanların yerine zincir parfümeriler, zincir dondurmacılar, zincir marketler veya zincir kahveciler açılmıştır. Büyükşehirde ne yiyor-içiyorsanız, aynı plastik tadı, aynı plastik ortamı gittiğiniz eski balıkçı kasabasında da bulun diye buraları da istila etmişlerdir.
Zaten bu istila, bir tatil beldesine “Artık burası da bitmiş” demeniz için, rengarenk taklit ürünler satan mağazalardan sonra gereken son vuruştur.
Orası da artık İstanbul’un Ege’deki veya güneydeki bir uzantısıdır.
Kalıbımı basarım, eğer imkanımız olsa da birileri bizi ışınlayıp Bodrum’un, Marmaris’in, Alanya’nın, Çeşme’nin herhangi bir sokağına koysa, hangi tatil beldesinde olduğunuzu anlayamazsınız.
Hepsi birbirinin aynıdır, taklit ürün mağazalarından yemekçilerine, o ağır büfe kokusundan esnafın “Yesplissss”, “Hello görlz velkağm” deyişine...
Aynıdır.
Ortadoğu tipi açıkhava AVM’leri
Düşünürsünüz, “Tatil beldelerinin kimliğini kaybetmesine kim izin verdi?” diye.
Paranın ve popülaritenin kölesi olunca, her mekan, her insan, her eğlence, her şehir birbirine benziyor. Nevi şahsına münhasır niteliklerini kaybediyor.
Sonra “merkezden kaçış” başlıyor. Komşu koylara, biraz daha az talan edilmiş, en azından talan sırasında “tarihimizi ve kültürümüzü muhafaza edelim” kaygısı yaşamış insanların popülerleştirdiği yerlerin hissesi yükseliyor.
Tabii oranın da sonu aynı. Açılacak ilk taklit ürün dükkanıyla oraya veda zamanı da yaklaşıyor. Sonra bir kahveci, bir zincir market, bir zincir dondurmacı derken... O da kaçtığınız şehre benziyor.
“Böyle bir yerde kim vakit geçirmek ister Allah aşkına?” dedirtecek hale geliyor, hızla.
Bu pespayelik, her gün kötüleşen turizm sorununun mimarlarından biri. Kötü servis-fahiş fiyat dengesizliğinin, gözleri kör edecek düzeydeki estetik yoksunluğunun hakim olduğu ve kaypaklığın, Şark kurnazlığının yol gösterdiği bir tatil atmosferi içine varlıklı, zevk sahibi turist gelmiyor. Gelse de teknesinden inmiyor.
Ülkenin kaos ortamı, tutarsızlığı, yerli ve yabancı turistleri son damlasına kadar kazıklama sevdası ve ucu tutulamaz pahalılık eklenince kaçınılmaz sonuç: “Turizm ağlıyor.”
Kültürü paraya kurban veren, her yeri Ortadoğu tipi açıkhava AVM’sine benzeten bu anlayışla, bu zevksizlikle, bu “turist sağma” merkezli ticaret anlayışıyla daha çok ağlar.
Paylaş