Paylaş
Hazirandan beri pek çok barışçıl yürüyüşe, gösteri ve eyleme mekan olan Kadıköy cadde ve sokakları bu defa karıştı.
Şu anlatacaklarıma tüm Kadıköylüler şahittir: Haziran’dan beri şiddetle, kavga gürültüyle, vandallıkla, provokasyonla işi olmayan vatandaş sokağa döküldü.
Neden? Kendisini ifade etmek için. Adaletsizliğe karşı çıkmak, haklarını korumak için.
Bunların tümü barışçıl eylemlerdi. Bırakın silah taşımayı, yerden taş alıp atmayı bile aklına getirmeyecek yüzbinlerce insan onlara (teoride) verilmiş haklarını kullandılar.
Birkaç tanesinden bahsedeyim: Mesela bir “gazete okuma eylemi” vardı Bağdat Caddesi’nde. İnsanlar cadde kenarına sandalyelerini dizdiler, oturdular ve gazetelerini okudular.
Haberi haberden saymayan yayınlara yönelik bir eylemdi bu. “Siz göstermeseniz de gördük, duyduk, biliyoruz” mesajını verdiler.
Başka günlerde Bağdat Caddesi birçok yürüyüşün merkezi oldu. Kitleler defalarca Suadiye’de toplandılar, Kadıköy istikametine yürüdüler.
Kadıköy Meydan’da, Rıhtım’da toplandılar, ifade özgürlüğü haklarını kullandılar, dağıldılar.
Altını çizerek söylüyorum: Müdahale olmadığı için, kimsenin burnu kanamadı, gözü çıkmadı, zarar gören ne insan vardı ne bir sokak hayvanı.
Aynısı Taksim’de yapılsa polisin işin içine dahil olmasıyla savaş yerine dönecek durumlarda, Kadıköylüler sakin sakin “ifade özgürlüğü haklarını” kullandılar ve evlerine, işlerine geri döndüler. Kadıköy’ün provokasyonla, şiddetle işi yoktu.
Teoride demokratik bir ülkede yaşadığını düşünen vatandaş, ona verilen “kendini ifade özgürlüğü” hakkını kullanabiliyordu. Ya da kullanabildiğini sanıyordu.
Evvelki akşam bu özgürlük son buldu. İstanbul’un bir ilçesi daha biber gazıyla tanıştı. Evler gaz doldu, sabah zor oldu.
Sokağa çıkanı, sesini çıkaranı biber gazı ateşlemek suretiyle susturma yöntemi Türkiye’nin her yerine uğrayabilir, “Burada biber gazının ne işi var” dediğimiz yerlerde bile, bunu iyice anladık.
“Ne işi var” demişken, parantez açmam şart. Bazı konular net yazılmadıkça türlü yerlere çekiliyor, malum.
Evvelki gece Twitter’da “O ilçenin/semtin bir ayrıcalığı mı var ki biber gazı sıkılamaz?” gibi tuhaf bir yorumla dahi karşılaştım.
O yüzden elmayı göstermek yetmiyor, BU BİR ELMADIR da demek gerekiyor.
Kısaca şöyle ifade etmeye çalışayım: Kadıköy, yaşlı nüfusun yoğun yaşadığı, sakin, sessiz bir ilçedir. İnsan sayısı kadar sokak hayvanı yaşar.
Komşuluğun, eski adetlerin, saygının, medeniyetin ölmediği son “kale”lerden biridir. Ezanı da kilise çanını da eşit biçimde işitirsiniz.
Hal böyleyken, bu ilçenin sakin sokaklarına iç savaş varmışçasına biber gazına boğmak, hiç uzatmayayım, YANLIŞTIR. Taksim’de oturan insanların üzerine gaz sıkmak, Ankara’da, Antalya’da, Antakya’da, İzmir’de kendi düşüncesini ifade etmek için sokağa dökülmüş adamı alabildiğine gaza ve plastik mermiye boğmak nasıl yanlışsa...
Arka sokaklarda adam tekmelemek, her sakallıya dedem diyerek evine giden adama bile provokatör muamelesi yapmak nasıl yanlışsa...
Kadıköy’ün sakin sokaklarını gaza boğmak da YANLIŞTIR.
Bari haber verin?
Görünen o ki, hiçbir şey değişmeyecek. Aynı tas, aynı hamam, bu iş sürecek. 3 Maymun kuralı değişmeyecek.
Artık ortalık yıkılırken, susan televizyon ve haber kanallarına resmen alıştık. Hayır, 3 Maymun’u oynamayın demiyorum, siz hobi olarak yine oynayın ama kardeşim bunun yaşlısı var, hastası var, bebeği var...
Yaz günü camı açık yatmış insanların mahallelerine gaz sıkıyorsan bir zahmet haber ver.
Yine aynı hikaye: Bir gece önce ortalık karışacak, fakat sosyal medyadan uzak herkes konuya Fransız kalacak.
Mesela ertesi gün anne-babamızı arayacak, dün Kadıköy karıştı” deyince şaşırmalarına tanık olacağız.
Haberin haberden sayılmadığı bir ülkeye dönüştük. Hadi gençlerinizi düşünmüyorsunuz, düşman bellediniz, bari yaşlıları, bebekleri, hastaları düşünün.
Ne korkuymuş arkadaş.
Paylaş