Temkin paranoyası

Evden çıktığınızda üç kere kapıyı kilitlediğinize emin olmak için geri mi dönüyorsunuz?

Haberin Devamı

Kapıları kilitledikten sonra hiç üşenmeden tüm o kilitleri açıp, prizlere, vanalara 10 kere bakma ihtiyacı mı duyuyorsunuz? Evden çıkarken hiç “Şu anda bir problem yok ve olmayacak” cümlesini kurmuşluğunuz var mı?
Yok değil mi? Biliyorum.
Şimdi sizleri “temkin paranoyası” ile tanıştırmak istiyorum.
Mesela şimdi reklamları dönüyor ya, eve gelmeden çalıştırılabilen klima var hani. O klimayı yüzde 85’inin evhamlı insanlardan oluştuğu bizler arasında popüler olma ihtimali var mıdır acaba?
Ki ben, evden çıkarken neredeyse elektirik idaresini arayıp elektrikleri kestireceğim, o derece. Evde bir tane standby’da bırakılmış elektronik alet, bir tane çekilmemiş priz bulamazsınız. Hatta prizler on/off düğmelidir, önce off’a getirir, sonra fişten çekerim. Doğalgazı vanadan kapatırım. Olur ya, bendeki kör talihin uzaktan kumandası çalışır, bir anda ocak yanmaya ya da gaz çıkarmaya karar verir, ev cayır cayır yanar...
Bu huy fena bir huy değil bu arada. Geçen gün tüm temkinlerime rağmen çayın altını açık unutup çıkmışım mesela...
“Nasılsa hemen geleceğim” diye doğalgaz vanasını da kapatmamıştım. Fakat hemen gelemedim. Senin çay da kaynamaktan bir hâl olmuş tabii.
Eve döndüğümde dehşet bir manzarayla karşılaşacağımı sandım lakin sular sakindi. Sadece kor gibi olmuş bir çaydanlık ve gerilmiş sinirler bıraktı bu olay bize...
Çalışır durumda çamaşır ve bulaşık makinesi de bırakmak ayrı bir paranoya sebebidir. Tam sen çıktığında makineye bir çorap sıkışıverir, evi su basıverir ve sen dışarıdasındır. Bunlar her zaman olmayabilir, fakat sanki en kötüsü oluyor gibi düşünür ve bunu hayalimizde canlandırırız ya, olmadık ev kazaları bu yüzden gerçekleşiyor olsa gerek.
Bir diğer mesele de camlar. Açık cam kalmayacak evde arkadaş. Artık alarm mı taktırırsın, ne yaparsın bilmem ama “koruma” da şart. Böylece “temkin paranoyası”nın son halkasını da tamamlamış oluyorsun.
Eh, hâl böyleyken, evden çıktıktan sonra yedi kere “Acaba doğalgazı kapattım mı?” diye delirirken akıllı elektronik ev eşyası benim neyime.
Bu temkin hali elbette kadınlarda daha fazla.
Şöyle bir çantalarının içlerine bakarak bile anlayabilirsiniz bunu. O çantayla ıssız bir adaya düşse herhalde altı ay boyunca sağ kalabilir kadınlar. Çantada dikiş setinden tutun da boğaz pastiline, milyon tane karttan tutun acıkınca yemek için atıştırmalıklara her şey bulunur, adeta karşısındakine “dile benden ne dilersen” hisleri yaşatır o temkinli çantalar.
Bilirsin ki ne sorsan o çantadan çıkacak. Başın mı ağrıdı, miden mi bulandı, ceketin mi söküldü... Dert değil, temkinligiller sizlere Hızır gibi yetişecektir sevgili hayatında eline iğne iplik almamış Habitus okuru.
İnan bana hayat, temkinligiller sayesinde normal seyrinde devam ediyor...

Haberin Devamı

Twitter bizi eski yıllara döndür!

Haberin Devamı

Bilmem fark ettiniz mi, şu sıralar herkes çocukluğundan bahsediyor. Bilhassa Twitter’da “benkucukken” hashtag’ini gören derhal klavyesine sarılıyor, dökülmeye başlıyor.
Sonra iş çocukluktan çıkıyor, keşke 70’lerde yaşasaydık, keşke yüzyıl başında yaşasaydık, keşke 1700’lerin Fransa’sında yaşasaydık...
İşte o “aşırı duygusal nostaljik”lere seslenmek istiyorum bugün. Sevgili arkadaşım, gel seninle 1700’lerin Fransa’sında bir diş doktoruna gidelim. Bak 2000’leri nasıl özlüyorsun.
Peribacalarına, Damlataş mağarasına dönmüş dişlerin uyuşturulmadan çekerken nasıl da yeni teknolojiyi özlüyor, 2011 senesine geri dönmek istiyorsun.
Şu sıralar yükselen “çocukluğuna dair özlediklerimiz” meselesiyle ilgili de şunu söylemek isterim ki, bir çocuk olarak dünyayı keşfettiğimiz, etrafımızdaki her şeyi ilk defa görüp hayranlık beslediğimiz bir dönem. İnanın şimdiki çocuklar da iPhone’u çocukluklarına dair inanılmaz bir detay olarak hatırlayacaklar.
O yüzden bence “nerede o eski xxx’ler” demek yerine “çocuk bakışımla her şeye hayran olmayı özledim” filan desek daha doğru olurdu...

Yazarın Tüm Yazıları