Paylaş
Meğer biz kendi heyecanımız içinde kaybolmuşken, mafya gibi örgütlenmiş bir grup servis elemanı, davet ettiğimiz sevdiklerimizi “bahşiş” numarası çekerek söğüşlemekle meşgul imiş...
Üstelik tek kurban biz değilmişiz! Tesadüf eseri ortaya çıkan bu rezillikten sonra “söğüş ekibi”nin orada gerçekleşen tüm düğünlerde bunu yaptığı anlaşıldı...
Mekan yönetimi tarafından derhal işten çıkarıldılar ancak olan olmuştu elbette. Evlilik sezonunda tüm düğünlerden kaldırılmış paranın haddi hesabı yoktu.
Bir diğer skandal da fotoğraf-video ekibinden... Gelen tüm misafirlere çıkışta satış yapabilmek için itina ile herkesin tek tek portre fotoğraflarını çekmiş, ancak gelin ve damadı ailelerle birlikte çekmeyi “unutmuştu”... İnsanın kendi düğününde ailesiyle çekilmiş sadece BİR fotoğrafının olması ne tuhaftır bir bilseniz...
İnsanların çok mutlu ve çok mutsuz olduğu günlerdeki duygusal hazırlıksızlığını fırsat bilerek bunu maddi ve manevi kazanç kapısı haline getirmiş insanlar var.
İnsan bir düğünü, bir mutlu günü düşünüp önlemini alabilir ve benim yaşadıklarımı yaşamayabilir şüphesiz, ancak kaçımız cenazeyi, büyük bir kayıp karşısında olabilecekleri hayal ediyoruz?
Genelde aklımıza ölüm gibi konular geldiğinde kovalamaya, karanlık hislerden kendimizi sıyırmaya çalışırız. Dolayısıyla bir kayıp söz konusu olduğunda, zaten olayın doğası gereği ne hissedeceğimizi bilemezken, çevremizde olan bitenle ilgilenme şansımız bulunmaz. Böyle günlerde pek hazırlıksız, pek naif vaziyette hissederiz kendimizi. Sanki dünya durur, aklımız çalışmaz, giden dostumuzun gerçekten gitmiş olduğunu bir türlü kabullenemeyiz...
Her ne kadar ölümü aklımızdan kovmaya, sevdiklerimizin sonsuza kadar bizimle olacağını düşünmeye çalışsak da, “acı gün fırsatçıları”na heyecanla kolladıkları fırsatları vermemek için bazı konuları düşünmek durumundayız.
Hazırlıksızlığımızı fırsat bilen ve düğün, cenaze gibi kalabalıkların toplandığı ve herkesin ya çok mutlu ya da çok mutsuz olduğu zamanları fırsat bilen uyanıklardan ancak bu şekilde kendimizi koruyabiliriz...
Şimdiden bunu düşünüyorum!
Eğer bir gün elim bir biçimde hayata veda edersem:
* Görevli müezzinin cenaze vaazını uzattıkça uzatmasını, zor ayakta duran insanların yarasına tuz basmasını, avaz avaz bağırarak, sesini çatlatarak ölümden nasıl dersler çıkarmamız gerektiğini anlatmasını engellemek için aile bireylerime şimdiden gerekli uyarıları yapacağım. Zaten halihazırda üzgün insanların daha da içini parçalayarak, onların kalp krizi geçirmesine veya birkaç kişinin daha ölmesine sebebiyet vermek istemeyiz, öyle değil mi?
* Konuşacak müezzinin, acısı taze olan insanların acısına saygı gösteren, “kalabalık bulduk, mesajımızı verelim” fırsatçılığı yapmayan, insani yönü ağır basan bir din adamı olması gerektiğinin özellikle altını çizeceğim.
* Acısı olan insanların acısını fırsat bilip, kucağında hasta çocuğu ile dilenme cüretini gösterenlerin derhal camiden uzaklaştırılması gerektiğini şimdiden söyleyeceğim.
* Cenazeye “Ünlü görmek” için gelenleri ayrıştırmak üzere özel bir tim oluşturacağım.
Evet, bunları yapacağım.
Paylaş