Sosyal medya depresyonu

Sosyal medyada verilen tepkilerin karar mekanizmaları üzerinde bir baskı oluşturduğu doğru.

Haberin Devamı

Sosyal medya depresyonu                    

 

Sosyal medyada verilen tepkilerin karar mekanizmaları üzerinde bir baskı oluşturduğu doğru. Bunu önceki gün çocuk istismarının araştırılması konusunda yaşadık.

Sosyal medyada doğru kaynak ve kişileri takip ettiğinizde gerçek, tarafsız habere, nitelikli yorum ve analizlere ulaşmak da mümkün. Dolayısıyla pek çok kişi için “gerçekliğin kaynağı” bu mecra. Öte yandan manipülasyon, bot hesaplar, yalan haber, teyit edilmemiş haberlerin hızla yayılması ve dezenformasyona sebep olması gibi tehlikeli yönleri de var.

Bir başka tehlikeli yönü: ABD’de Pittsburgh Üniversitesi’nde yapılan araştırmalar sonucu, sık ve uzun süre boyunca sosyal medya kullanan kişilerin depresyona daha yatkın olduğu ortaya çıkmış.

Haberin Devamı

Dünyanın farklı yerlerinde sosyal medyayla kurulan ilişkiler elbette farklı. Kişisel tercihlerin, zevklerin, kişisel hayatın sosyal medya kullanımının merkezine oturduğu yerlerde, kişilerin depresyona girme sebebi bizdekinden farklı olsa gerek!

Tanıdığınız veya tanımadığınız birinin sosyal medya paylaşımlarına baktığınızda “Hayatı ne kadar da güzel!” diye içinizden geçirdiğiniz mutlaka olmuştur. Sadece dışarıya yansıtılan görüntülerle karşınızdakinin hayatı hakkında fikre kapılmak gayet mümkün. Elbette hayatının bilinmesini istemediği mutsuzluklarını o doğum günü fotoğrafına koymayacaktır. Keyifle kahvesini yudumladığı karede, bir sağlık problemiyle boğuştuğunu anlatmayacaktır. Siz o fotoğrafa baktığınızda “Ah, ne mutlu!” dersiniz... Kendi hayatınızı onunkiyle karşılaştırır, ne kadar da talihsiz olduğunu düşünebilirsiniz.

Tabii gerçek başka... Sosyal medya, sizi kolayca yanıltıyor. Olmayan bir durum sayesinde kendinizi kötü hissettirmeyi başarıyor.

İşte depresyonun sebeplerinden biri... Elde var bir.

Gelelim ikinci konuya. Yani Türkiye gibi ülkelerin sosyal medya kullanım alışkanlıklarına bağlı olarak gelişen depresyona...

 

Yanılgıya düşmemeli

 

Haberin Devamı

“Hayat çok güzel” tipi kişisel paylaşımlar bir kenara... Medyanın baskı altında olmasından ötürü, sosyal medya paylaşımlarının kişilerin çığlığı haline dönüştüğü Türkiye ve benzeri ülkelerde, paylaşımların çoğu karanlık. Ana akım medyanın büyük bir bölümünde kendine yer bulamayan haberler, büyük skandallar, hayatın akışını değiştirecek kuvvette olaylar sosyal medya aracılığıyla okurlarına ulaşabiliyor. Hiç durmadan süren karanlık olaylara, insanın vicdanını kavuran haberler ve yorumlara kesintisiz olarak maruz kalıyorsunuz.

Bu kötü mü? Elbette değil. Sosyal medyanın, internetin doğasından kaynaklanan özgürlükçü hali olmasa pek çok konu halının altına itilecek. Karanlık konular gün yüzüne çıkmadan unutulup gidecek. Fakat toplum baskısı, bu ortamdan buna izin vermiyor.

Haberin Devamı

Öte yandan şu konu hakkında da düşünmemiz gerekir: Kesintisiz olarak maruz kaldığımız olumsuzluk ve karanlık yüzünden hiç iyi bir olay yaşanmıyor yanılgısına düşüyoruz.

Eğer Türkiye’de sosyal medyayla bağımlılık düzeyinde bağ kurduysanız, memlekette donanımlı kimse kalmadı, herkes bilgiye düşman, herkes birbirine düşman, iyi, nitelikli işler yapılmıyor, dünyanın uçurumundayız ve aydınlık yok gibi görünebilir.

Şunu hatırlamakta fayda var: Mecra ana akım medya da olsa, sosyal medya da olsa, dost meclisi de olsa, “What’sApp kızlar gıybet grubu” da olsa insanın merakı hep aynı yönde: Kötü haber iş yapar. İyi haberler hiçbir zaman kendine hak ettiği yeri bulmaz. 10 olaydan 8’i iyi, 2’si kötü olsun, 8 iyi olayı değil, 2 kötü olayı dikkate alırız. Sokakta karşılaştığımız herkes bize canavar gibi görünmeye başlar ama bu bir yanılgıdır.

Haberin Devamı

2 olay bizi çok mutsuz edecek, bakın orası doğru. Vicdanımızı rahatsız edecek, adalet duygumuzu yerinden sökecek, dolayısıyla sesimizi yükselteceğiz ki hak yerini bulsun... Fakat öte yandan sosyal medyanın ve bugünün “dünyada iyi şeyler olmadığı” yönünde bizi yanıltmasına, umutsuzluğa ve bunalıma sürüklemesine izin vermemek gerekir. Diğer 8’i unutmamak gerekir, zira unutursak, kendi hayatımıza devam etmeyi, sağlıklı düşünebilmeyi, geleceğe dair umut taşımayı beceremeyeceğiz.

Yazarın Tüm Yazıları