Paylaş
Programına çıkardığı kadın katilinin yeniden evlenme isteğini kamuoyu ile paylaşmasına aracılık etmesine tepki gösterenlere söylüyor bunu.
Geçmişte babasından çektiği zulmü ve bugüne dek bunu hiç çekinmeden yıllarca anlatmasıyla övünüyor.
Toplumsal konulara, kadınlara olan hassasiyetinden ve vicdanından bahsediyor.
Samimiyetinin ve sahiciliğinin onu “Seda Sayan” yaptığını söylüyor.
“Buraya beni halk getirdi, siz kimsiniz?” diye tekrarlıyor.
Kendini onaylayan ve alkışlayan seyirci karşısında coşuyor, coştukça “Siz kimsiniz?” diye bağırmayı sürdürüyor.
Önce bir konuda anlaşmak lazım.
Kimse Seda Sayan’a “Sizin babanız bir melekti, yalan söylüyorsunuz...” veya “Toplumsal hassasiyetleriniz yok” veya “Bugüne kadar taş üstüne taş koymadınız” veya “Toplum için hiç faydalı bir şey yapmadınız” demedi.
Tepki gösteren herkes, iki kez kadın öldürmüş bir adamın ekranlara çıkıp konuk edilmesine, tekrar evlenmek istediğini dile getirmesi için aracılık yapılmasına ve kadın cinayetlerinin bu yolla normalleşmesine tepki gösterdi.
Milletvekili Aylin Nazlıaka’dan sponsor firmaya, televizyonu başındaki vatandaştan RTÜK’e şikayet telefonları açanlara herkes tam olarak bu sebepten dolayı tepki gösterdi.
Artık yanlışa yanlış diyemiyoruz, malum.
Yanlış yaptığını kabul ederek özür dilemek bir güçsüzlük belirtisi sayılıyor, o da malum.
Seda Sayan’ın basitçe yanlış bir konuk tercihi yaptığını ve yanlış bir yaklaşım sergilediğini kabul ederek özür dilemesi gerekirken, o ekranlardan SİİİİZ KİMSİNİZ diye bağırıyor.
Hoş, benimki de laf. Biz kimiz ki Seda Sayan’a ne yapacağını söylüyoruz. Hayır yani, ben şimdiden “Biiiz kimiz?” diyeyim ki, Sayın Sayan’ı bir daha “Siz kimsiniz?” demekten kurtarayım.
Hoş, öte yandan biz kimiz ki Seda Sayan’ı “Siz kimsiniz?” demekten kurtarıyoruz?
Sonra düşünüyorum da, biz kimiz ki Seda Sayan’ı “Siz kimsiniz demekten kurtarmayı düşünüyoruz?
Her eleştiriyi, yanlış bir işe olan her tepkiyi “Beni batırmaya çalışıyorlar” diye algılamak da tam olarak bize mahsus bir karşı tepki.
Yanlışa yanlış diyenin, bir yanlışa/yanlışı yapan kişiye karşı çıkanın “Siz kimsiniz?” diye tepki görmesinin bize mahsus olması gibi...
İnsanımızda giderek yükselen “Yanlış bir iş yaptıysan bile bunun arkasında dur” konusu öyle güçlü, öyle baskın ki, yanlışa yanlış demenin, bunu diyen için bir bedeli var artık.
Hatanın bir bedeli yok, bırak kadın katletmek normalleşsin, ama “Kadın katletmeyi normalleştirme arkadaş!” diyene tepki gelsin...
“Halk beni buralara getirdi”yi de konuşmamız lazım.
Türkiye’nin tanıdığı tüm ünlü yüzlerin düştüğü bir çukur bu.
Birincisi, halk, getirdiği gibi götürebilir.
İkincisi, geçmişte çekilen acılar, yapılan iyilikler, halihazırda taşınan iyi bir kalp, halkın sevgisi, yapılan önemli bir hatanın üzerini örtmez, örtemez.
Geçmişte zulüm çektiren bir baba veya Türkiye’nin tanıdığı bir yüz olmak hiç kimseye “Siz kimsiniz?” diyerek çıkışma, hatasını işaret edenleri küçümseme hakkı vermez.
Ama veriyor işte.
Eskiden böyle konular konuşulduğunda “Burası Türkiye, olur öyle” derdik. Şimdi ise “Burası ‘Yeni’ Türkiye” demek icap ediyor zannederim.
Paylaş