Paylaş
Sosyal medya çağının en büyük getirisi kendini özgürce ifade etme imkanı tanıması, değil mi? Geyik, gıybet, “kim ne yapmış” meseleleri, anında bilgi ve habere ulaşma kısmı ise bağımlılık yaratan tarafları.
Bağımlılık yaratmasının tek sebebi “hayatı kaçırma hissi” değil.
Esas bağımlılık yapan tarafı, “onaylanma” ihtiyacını fazlasıyla tatmin ediyor ve her gün bu ihtiyacı daha da artırıyor olması.
Sosyal medya, kendini olduğundan farklı göstermek için benzersiz bir mecra. Okumadığın kitaplardan, dinlemediğin müziklerden, bihaber olduğun konulardan adeta bir uzman gibi bahsedebilirsin.
Kendini görünmediğin gibi gösterebilirsin.
Gerçek hayatta kendini olduğundan farklı gösterme biraz zahmetli bir iş tabii. İşin içine görüntü, ses, vücut dili, kurulan anlık cümleler giriyor. Sosyal medyada ise bir filtre, bir efekt ile “çok güzel” görünmek mümkün.
* * *
Şu bir gerçek: Instagram profilleri, Twitter’da veya Facebook’ta paylaşılan sözler, durum güncellemeleri, kullanılan cümleler, iletişim dili kişi ile ilgili bir çerçeve çiziyor. Detaylı bir “ilk izlenim notu” sağlıyor.
Hatta sosyal medya profilleri, karşılıklı el sıkışarak tanıştığınız adama verdiğiniz ilk izlenim notundan daha sağlam veriler içeriyor.
Takip ettiğin insanlardan paylaştığın sözlere, kendini ifade ediş biçiminden fotoğrafına, “şak” diye söyleyiveriyor her şeyi.
İlgi mi istiyorsun, kendini başka türlü mü göstermek istiyorsun, kendini olduğun gibi mi ortaya koyuyorsun, ayna gibi yansıtıyor.
“Selfie çağı” bizi şu noktaya getiriyor: Gün içinde durduk yere kimse seni “like” etmiyorsa, sosyal medyada bu “like” ihtiyacını kendini farklı göstererek giderebilirsin.
Peki “kendini farklı göstermek” nedir?
“Sevin beni” çığlığı. Beğenilme arzusu. Ancak ve ancak dış dünyanın onaylaması halinde değerli bir varlık olabileceğine inanmış kişinin hayatta kalma stratejisi.
“Ancak güzelsem ve biri bunu söylerse değerliyim”
Sürekli kendini fotoğraflayanların, seri selfie paylaşımlarının bir anlamı olmalı sevgili Instagramcı Habitus okuru.
O vücut detaylarının, buğulu bakışların, seksi kıvrımların, kendini çekmelerin bir anlamı olmalı.
Her geçen sene iki kelimeyi daha fazla duymaya muhtaç bırakılıyor kadınlar: “Çok güzelsin.”
Vaziyet buyken, yılın kelimesi “Selfie” değil de ne seçilecekti?
Tüketim çağının medyası, kadın dergileri, reklamları aklın derinliklerine kazıyor bunu.
“Hep güzel olmalısın. Hep beğenilmelisin. Senin elindeki en önemli değer budur.”
Sanki güzellik, güzelliğin onaylanması hayatta kalmanın tek yoluymuş gibi...
Güzel olmak, zayıf olmak, iyi görünmek bir mecburiyet gibi.
Medya, güzel olmama halini “hastalık” saymanın eşiğine getirdi.
Tüm bu olanlar; medyada kadının var olma biçimi, reklamların kadının “Mükemmel güzelliğe olan yolculuğu”na odaklanması...
Hiçbiri tesadüf değil elbette. Herkes malını nereye oynayarak satacağını biliyor.
Herkes malını satıyor, güzel paralar kazanıyor ama olan kadına oluyor. Korkutucu derecede fazla sayıda insan, her gün, her gün daha fazla “güzelsin” kelimesini duyma ihtiyacı hissediyor.
Adamlar malını satacak diye kadınların kendileriyle, kadın olma haliyle ilgili algılarını değiştirdiler. Bunu reklamlar ve medya aracılığıyla yaptılar.
Hâl böyleyken “Selfie”ye Türkçe sözlük anlamı olarak şunu yazsak yeridir: “Ancak güzelsem ve bunu birileri söylerse değerliyim.”
Paylaş