Paylaş
Bu sene çevrelerindeki insanların ruhlarını emmeye kendilerini vakfetmiş, hep 21 yaşında kalacak olan ama hayatının yarısını çoktan geride bırakan kadınlardan bahsedelim. Tarifi yapalım, teşhisi koyalım ve 2013’ten bize tatlı, güzel insanlar getirmesini dileyelim.
Hep kıskanıldığını düşünen kadın: Etrafındakilerin tüm motivasyonunun onu kıskanmaktan ve hırslanmaktan geldiğini düşünür. Halbuki esasında, herkes kendi hayatı içinde debelenmektedir, kendi dertleriyle uğraşmaktadır. Daha ziyade kendi işi, ailesi ve yakın çevresinden kaynaklanan duygusal gel-gitler yaşamaktadır ama “hep kıskanıldığını düşünen kadın” ne olursa olsun konuyu kendine yorar. Yakınlarındaki birinin canı sıkılıyorsa eğer, bu mutlaka kıskandığından ve karşısındakinin “Neden ben onun sahip olduklarına sahip olamıyorum” kudurmasındandır. Hayatı hep 21 yaşında gibi yaşar bu tatlı insanlar...
Evlenince canavarlaşan kadın: İlişki yaşarken erkeğe söz geçirmek konusunda çekimser davranan kadın, yüzüğü taktıktan sonra adama ev hayvanı muamelesi yapmaya başlar. Kocası, kadının “izin verdiği” alanda yaşar, izin verdiklerini yapar, ipler kadının ellerindedir. Aslında erkek buna müsaade etmemiştir ama kadın evlendikten sonra “Senin hayatını kontrol etmek için senden müsaade mi isteyecektim bir de!” kafasına doğrudan geçtiği için bu sorunun çözümü yoktur. Kadın evde küçük bir devlet kurmuş ve başkanlık sistemine doğrudan geçiş yapmıştır.
Dünyanın merkezi kadın: Toplum içindeki insanlarla, dünyadaki diğer canlılarla uyum ve huzur içinde yaşamasının imkanı yoktur. Çünkü dünyanın ekseni kendisidir, diğer tüm insanlar, canlılar ve eşyalar onun etrafında dönmektedir. Hayatında ne varsa hepsine uydusu muamelesi yapar. Hep rahatsızdır, hep mutsuzdur çünkü herkesin ona uyum sağlamasını ister ve bu genelde mümkün olmaz. Bir tane en yakın kız arkadaşı vardır. Yakın kız arkadaş, “dünyanın merkezi kadın”ın etrafında yörüngeye oturmuş bir uydu gibidir, kendi hayatı yoktur, arkadaşının kontrolü altında, onun isteklerine göre yaşar. Uzun vadeli arkadaşlık yapmanın yolu yoktur çünkü dünyanın en iyisi olsa da kendi hayatınızı unutmanızı, onunkini yaşamanızı isterler.
Tuzu kuruluk müessesinden çıkanlar
Mükemmeliyetçi bi’ insanım tipi kadın: Ensesi kalın kocasıyla ilgilendiği, ev dekorasyonuyla haşır neşir olduğu, cilt bakımı yaptırdığı ve vicdan rahatlatma seansı olarak yaptığı hayır işleri dışında çok sıkılan kadınlar. Her röportajda, her sohbette “Ben mükemmeliyetçi bi’ insanım” vurgusu yapan bu kadınlara sormak istiyorum: Be arkadaş. Sokağa çık, bir etrafına bak. Binalara bak, yaşadığın şehre bak, başındaki devlete bak, trafiğin haline bak. Yaşadığın ülkede mükemmeliyetçi olamazsın arkadaşım. Hayat buna izin vermez çünkü. Çok rica ediyorum bırakalım bu lafları.
“Cool” kadın: Her anı, oturuşu, kalkışı, dizüstü bilgisayarını açışı, konuşması, el-vücut hareketleri, mimikleri “cool” bir dergi onunla çekim yapıyormuş hissi yaratır. Yapı itibariyle soğuk, mesafeli, donuk “cool”lardan değildir, öyle olmak istemiştir ve olmuştur. O kadar olmuştur ki en rahat olduğu zamanlarda bile bir stil kaygısı, “herkes benim cool olduğumu düşünsün” endişesi vardır. Çok rahatsızdır ama rahat görünür. Genellikle tuzu kuru ailelerin, annelerin, babaların kızlarından çıkar “cool kadın” profili. Cool olmaya verdikleri emekle dünyayı yıkıp yeniden kurabilirler, çok akıllılardır, kafaları bir sürü işe çalışır ama tuzu kuruluk müessesesi alanını daraltır. Ergen genç kız endişelerine sahip, yetişkin bir tuzu kuru cool kadın gördünüz mü ona “Merhaba canım” deyiniz. “Aşk hayatın nasıl canım, bana herkesin bilmediği, bir grup cool insanın keşfettiği gizli adresler söylesene?” diye sorunuz, şu hayatta bir işe yaradığını hissettiriniz.
Paylaş