“Ördekleşiyorsun, dikkat!” diyememek...

Gençlik saplantısı malum, artık kadınları 30’larına gelmeden estetik müdahalelerle tanıştırıyor. Dozunda yaptıranlar tamam ama her sene “ördek dudakgiller”e yeni üyeler katılıyor. Bitmiyorlar, yenileri geliyor durmadan.

Haberin Devamı

Yaşla beraber pek çok insanın etrafı, dudakları ördekleşmeye başlamış ama ayıp olmasın diye asla vaziyetle ilgili uyaramadıkları insanlarla dolmaya başlıyor üstelik.
Bu “ördek dudak” sendromu neden son bulmuyor, ben size söyleyeyim.
Bir defa bu uygulamayı yapan uzman, kadının ağız bölgesi ördekleşse bile “İğrenç oldu, bir daha gelmeyin” diyecek değil herhalde. “Çok güzel oldunuz, gençleştiniz”, “Çok ‘freş’ oldu” diyor; o da olmadı, gözlerini devire devire söylediği “İnnannnılllmaaaz” ve benzeri abartı sözlerle sırtını sıvazlayıp gönderiyor.
Sonra kadın, arkadaşlarıyla buluşuyor, “Nasıl olmuş şekerim?” diyor. Yakın arkadaşlar da arkasından “Yav ördeğe dönmüş?” diye konuşmalarına rağmen “Çok güzel olmuş şekerim, tam dozunda vallahi, bundan ‘bi tık’ daha fazlası olmaz” diyor.
Sonra kadın işe gidiyor, herkes kadınla konuşurken dudaklarının o garip hareketlerine odaklanıyor ama hiçbiri “ördeğe dönmüşsün” demiyor, kadın üzülmesin, gerginlik çıkmasın veya ayıp olmasın diye.
Yani “dudakların ördek olmuş kardeş” demek, sürekli ter kokan yakın bir tanıdığa “ter kokuyorsun” demekle eşdeğer. İkisini de diyemiyoruz.
Ördek dudak fenomeni de böyle sürüyor, gidiyor işte.
Kadınlar ördekleştiklerini fark etmeden, her enjeksiyonda biraz daha,
biraz daha... Yeni bir insan ırkı gibi görünmeye başlıyorlar. Hollywood aktrislerinden tutun da Türkiye’deki reality show’larda gördüğümüz kadınlara, hepsinde o aynı “Nezleyim ve az sonra hapşıracağım” görüntüsü...
Her nasıl ter kokusundan beynimizde şimşekler çaktıranlara “Bir yıkan, bir deodorant sür, öh be arkadaş!!” diyecek cesareti göstermek gerekiyorsa, galiba “ördek yolu”na giren kadınlara da benzer yaklaşmak, bir yerde durdurmak gerekiyor.

Haberin Devamı

Ünlü Instagram’ları

Bundan böyle her pazartesi Cengiz Semercioğlu, Onur Baştürk, Ömür Gedik ve ben bir araya gelerek haftanın magazin olaylarını konuşacağız. Sabit olacak bölümlerimizden biri, ünlülerin Instagram profilleri.
Bu kararı aldığımızdan beri ünlü isimlerinin profillerini didik didik ediyoruz. Genel olarak baktığımızda bizim “ünlülerin Instagram’ı” sularında vaziyet şöyle:
1- Profilin yüzde 80’i selfie&dudak büzümü
2- Yüzde 10’u nispetli “kıskananlar çatlasın” alt metinli manidar söz
3- Yüzde 5 komik karikatür
4- Vee geri kalan da kırk yılda bir güzel bir yere gittiklerinde çektikleri manzara.
Yani=İç kıyıcı.
Arka arkaya onlarca profil incelediğinizde insanın üzerine yorgunluk çöküyor. Telefonu bir kenara bırakıp bir süre denize, ağaca, ormana bakma veya dünyadan habersiz oyun oynayan bir çocuğu izleme ihtiyacı hissediyorsunuz.
Instagram hesabı dediğimiz hadise, ünlü isimlerin kendi PR’larını yapmaları için güzel bir mecra, elbette kendilerini ortaya koyacaklar ama insan bazen soruyor: Bu insanların etrafında hiç mi güzellik yok? Veya hayatlarında “güzellik” olarak sadece kendilerini mi görüyorlar, en büyük aşkı kendileriyle mi yaşıyorlar?
Acaba evlerinde de duvarlara dev posterlerini mi asıyorlar, kapıdan girişte büstleri mi karşılıyor onları?
Sürekli kendinden bahseden insanlar gibiler...
Böyle olmayanlar da var elbette, sayıları çok değil ama... Kendi hayatlarından kesitleri, özel zevklerini paylaşanlar, hele bir de fotoğraf konusunda beceriklilerse izlemesi zevkli oluyor.
PR yapmakla sosyal medyada ego patlaması yaşamak arasında galiba epey kalın bir çizgi var ve bazı ünlü isimler bu ayrımı pek yapamıyor.

Yazarın Tüm Yazıları