O fotoğraf tarihin akışını değiştirdi

Bir değişim yaşanırken, buna adapte olmak zor.

Haberin Devamı

Yaşadığımız çağın insanı en çok zorlayan durumlarından biri, insanoğlu denen vahşi yaratığın sebep olduğu felaketlerin boyutlarına tanıklık etmek.
İnsanlar, toplu yaşamaya, üretmeye, ticarete başladıkları günden beri ilerledi, aynı zamanda kendi sonlarını hazırlayacak felaketlerin de mimarı haline geldiler. Konu para kazanmak olunca, köle ticaretinden insan kaçakçılığına, ticaretin en aşağılık hallerini gördü dünya. Yıllar, yüzyıllar geçiyor, konular değişiyor ancak insanı ticaret malzemesi yapan çürümüşlük değişmiyor.
Çıkar çatışmaları sonucu oluşan vahşet artıyor, azalıyor ama hiç yok olmuyor. Tarih boyunca sürekli şekil değiştiriyor ve yeni suretlerle karşımıza çıkıyor.
Geçmişte ne olduysa, bugün kendini çağa uydurarak devam ediyor.
400 yıl önce Afrika’dan insanları gemilere doldurup, insani koşullardan uzak bir vaziyette, eşya gibi taşıyan koloniciler vardı, şimdi ise onların mirasçıları çoluk çocuk savaştan kaçanların binlerce euro parasını alıp, onları küçücük teknelerle sözde “umuda” taşıyor. 20 liraya sahte can yeleği satıyor.
Kölelik de devam ediyor, insan tüccarlığı da devam ediyor, insan kaçakçılığı da devam ediyor, sadece başka biçim ve yöntemlerle.
Fark şu: 200 yıl önce büyük bir zulümden, büyük bir dramdan herkesin haberi olmazdı. Bugün ise iletişim çağında, kısalan mesafelerle, iletişim kanallarının sağladığı bilgiye erişim kolaylığı sayesinde, insan elinden çıkma vahşete olduğu an tanıklık ediyoruz.
Eğer bundan yüzlerce yıl önce kölelerin çektiği azabın bugünkü gibi fotoğrafları, videoları olsaydı tarihin akışı değişir miydi?
Şüphesiz evet.
Eğer en büyük acının fotoğrafı olmasaydı, yaşanan dramın boyutundan haberi olmayan insanlar “Savaştan kaçanlara kapımız açıktır” demeyecekti.
Biz Aylan’ın o acı fotoğrafına bakamıyoruz, bakarken kahroluyoruz, yüreğimiz dağlanıyor ancak o fotoğrafa bakabilenler savaş çıkarıyor, umut tüccarlığı yapıyor veya insan öldürüyor ve bunlardan çıkar sağlıyorlar.
Eğer bir şeyler değişecekse, yarattıkları acıyı, bu işin mimarlarının yüzüne vurmakla olacak.
Fakat ne yazık ki, onların yüzüne vurmak için yayılan bir fotoğraf, en çok bu işle ilgisi olmayan vicdan sahibi insanları yaralıyor.
Öte yandan, medya aracılığıyla her gün vahşetin bin türlüsü ile karşılaşmak, bir lanete dönüşüyor, çünkü söz konusu acı olduğunda, insan beyni, kendini koruyacak biçimde davranıyor. Yüzüne her gün vahşet çarpılan insanların acı eşiği yükseliyor.
Kötülüğe hiç durmadan tanıklık ettikçe, kişiyi herhangi bir konuda harekete geçirecek, isyan ettirecek “haber”in acı/vahşet seviyesi, her seferinde artıyor.
Artık insanlığı ayağa kaldırmak için “Sabah saatlerinde bir çocuğun cansız bedeni Bodrum sahiline vurdu” cümlesi yetmiyor.
Bugün başımıza gelen, tam olarak budur.

Haberin Devamı


Dilekler bekliyor!

Haberin Devamı

Capitol’ün 7 yıldır sürdürdüğü nefis bir projesi var. Her sene alışveriş merkezinin ortasına koca bir ağaç dikiyor. Adı “Dilek Ağacı”. Bildiğiniz ağaçlardan değil bu, ucunda bahar çiçekleri gibi duran küçük zarflar var.
Zarfların içinde ise küçük çocukların dilekleri. Her sene Türkiye’nin farklı bir şehri, ilçesi veya köyünden çocuklar, bu proje aracılığıyla dileklerini aktarıyor.
Kimisi bir bisiklet, kimisi bir teleskop, hayallerinde ne varsa yazıyorlar zarfların içine koyuyorlar. Sonra siz de gidiyorsunuz, oradan bir zarf seçiyor ve bir çocuğu hayaline kavuşturuyorsunuz.
Bugüne kadar Van’dan Afyonkarahisar’a, 6 bin çocuğun hayali gerçekleşti bu projeyle.
Bu yıl, Edirne’nin Meriç ve İpsala ilçelerinden 700 çocuğun dilekleri var ağacın üzerinde.
10 Eylül’e kadar ağaçtan bir dilek koparıp gerçekleştirebilir veya gidecek durumunuz yoksa bunu dilekagaci.capitol.com.tr adresinden de yapabilirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları