Paylaş
Müslüm Baba’nın da karışması olaya son noktayı koydu.
Madem hal böyle, kadından suşi tabağı bize olur mu olmaz mı meselesi konusunda daha fazla dayanamayacağım, ahkam kesme konusunda eksik kalmayacağım.
Ancak benim merak ettiklerim ve sorularım genellikle hijyen konusunda olacak.
? şimdi efendim, bu kadınımızın çıplak teninde duran suşileri alıyor ve afiyetle yiyoruz değil mi?
O halde cilt üzerinde yaşayan mikroorganizmalar, kadının vücut sıvıları, işte, o anda teninin üzerinde ne varsa sen de sushi vasıtasıyla yiyorsun onu. Yanlış mı?
? Mekanlara aşçı alırken ekstra uygulamalar ve sağlık testleri yapılır. Çünkü sizin mideye indirdiğiniz tüm yemekler ellerinden geçecektir; haliyle böyle bir uygulama son derece normal ve gereklidir.
Bu uygulamalar sayesinde, açıkça belirtmek gerekirse kanınızdan dışkınıza, vücudunuzun araştırılmadık bölgesi kalmaz, hepsini incelemek için gerekli testler, ayrı ayrı istenir.
şimdi sormak istiyorum, bu yatan arkadaşın tüm testleri yapılmış mı? Aşçıdan farklı bir pozisyonda sayılmaz neticede...
O kadıncağızın sisteminden çıkanlar bize giriyor, değil mi?
Suşi başına 30-35 gözenek düşer diye düşünüyorum.
Suşilerin altlarındaki yapraklar bir işe yarar mı? Olmadığında ne yapacağız? Öylesi de var yani... Bilemedim.
Sanırım kusacağım.
? Suşileri bedenine kondurmadan beş dakika önce hamamda natır teyzeler tarafından yıpratılmış, ardından beş dakika kaynar suda bekletilmiş olsa bile, insan cildinin bulaşık makinesinden tertemiz çıkmış bir porselen tabak kadar sıhhi olduğunu söyleyebilir misiniz?
Sorularım bu kadar. Mersi.
Ve sonuç...
Evet şu sıraladığım maddelerden sonra, maalesef bu tamamen tuhaf fetişleri olan erkeklere yönelik bir “şey” gibi geliyor bana, lütfen kusura bakmayınız.
”şey” diyorum çünkü bu hadiseyi bir kategoriye koyamıyorum.
Erkekleri anladım hadi, bir kadının bedeninden suşi yiyecek başka bir kadının ne tür bir zevk alması bekleniyor, lütfen biri bana anlatsın ayrıca.
Tabağımdan yerim ben arkadaş!
Hatırlarım, Sex and The City’nin eski bölümlerinden birinde Samantha, sevgilisi Smith’e doğum günü hediyesi olarak elcağızıyla sushi sarıp, Nyotaimori olayına girmişti.
Sonra Smith geç gelmişti de eve Samantha saatlerce masada yatar pozisyonda onu beklemişti de, falan filan.
Neyse konumuz bu değil, şimdi Samantha’nın fantezisi istediği gibi ilerledi diyelim, o suşilerden sonra sevişilecek elbet.
Balıklı balıklı. Çiğ balıklı.
Hadi en erotik manada en fazla böyle bir amaca hizmet etsin bu Yaseminmori hadisesi, onun sonunda da balık kokarak sevişmek zorunda kalıyorsun!
Ben bu işi hiç sevmedim.
Hiiiç ısrar etmeyin, ne üzerimden suşi yedireceğim ne de çekik gözlü kardeşimin üstünden yiyeceğim.
Zaten o yatan kadıncağızı öyle görünce insanın kaldırıp battaniyeye sarası, “Tamam geçti canım, geçti” diye avutası geliyor.
Bu sahneden hoşlanan bir erkek varsa benden uzak dursun.
ındiriveririm oklavayı kafasına.
Sushinizi tabaktan yiyiniz, beni sinirlendirmeyiniz.
Ayrıca madem böyle bir uygulama başladı, Nantaimori de ister şu deli gönül!
Kadını varsa erkeği de olacak! O kadar!
Fotoğraf çektirelim!
Biliyorsunuz ülkemiz sınırları içine cool bir ünlü girmeyegörsün, normalde burunlarından kıl aldırmayan cemiyet kadınlarımız koşar adımla adama yapışmak suretiyle fotoğraf çektirirler.
En son Tommy Hilfiger’le fotoğraf yarışına girdiler.
Fashionable’da Ivana Sert’in Bruce Willis ile fotoğraf çektirmek için nasıl da kendini parçaladığını hatırlatmak isterim. Yavaş çekimde tekrar tekrar göstermelik sahnelerdi.
Bu çabaların amacı nedir? Ne olacak fotoğraf çektirince?
Aklıma iki ihtimal geliyor; ikisi de birbirinden manasız görünüyor:
1- “Ben ülkemin ünlüsü, o dünyaca ünlü, o halde birlikte bir anımız olsun.”
Peki, tanımadığın bir adamla nasıl bir anı paylaşabilirsin ki, fotoğrafı çektiğin an dışında? Adamın umru bile değil, kimin kim olduğunu bilmiyor ki...
Yani o “Ben ünlü, o ünlü” duygusu tamamen kadının kendi kafasında yarattığı bir illüzyon...
2- Kendini önemli hissetme duygusu ve bunu belgeleme arzusu.
Bu şüphesiz çok önemli bir motivasyon kaynağı olabilir.
Sonraki günler gazeteler o fotoğrafı alacak, basacak neticede.
“Koskoca adam geliyor ve ben de buradayım. Elbette. Başka kim olacaktı ki? O halde önemli bir insan olmalıyım, bunu kesinlikle belgelemeliyim!”
Üç günlük dünyada bazen uğraştıklarımıza şaşırıyorum...
Paylaş