Paylaş
Profilden hafif göbeği çıkmış. Biraz kalınlaşmış, kısalmış, artık beli ip gibi değil; “imkansız insan”dan “normal insan”a doğru bir dönüşüm var.
“Barbie’nin yeni şekli Amerikan güzelliğine dair ne söylüyor?” diyor kapakta...
Barbie’nin “eski şekli”ne dönecek olursak, sadece Amerikalıları değil, dünyanın farklı yerlerinde pek çok çocuğu etkiledi. 80’ler itibarıyla gelişmekte olan ülkeler “küçük Amerika”lara dönerken, ilk yoğun Barbie furyası da o zaman esti.
Tek tip Barbie, güzelliğe dair bir şey söylüyordu, “İncecik, upuzun, uzun sarı saçlı kızlar iyidir”...
Yani güzellik kelimesini, çocukların adına tanımlıyordu. “Güzel” deyince, akla Barbie benzeri bir dişi gelmeliydi. Bunu başardı da...
80’lerde Barbie’yi takiben bizim oyuncak firmaları da topa girdi. Fatoş’undan Lady’sine, pek çok benzer uzun boylu, ince, uzun sarı saçlı, Barbie kopyası, yani bizim gibi değil, “Amerikalı görünen” bebekler ürettiler.
Peki Barbie neden böyle görünüyordu? Neden esmer değildi, neden siyahi değildi, neden gözleri çekik değildi?
“İdeal” Amerikan kızını yansıtıyordu da ondan. Sarı saç, güzel surat, uzun boy... Barbie’nin üreticisi Mattel, Barbie’nin “arkadaşları” olarak sarışın olmayan bebekler de üretti ancak “orijinal” Barbie her zaman sarışın, uzun boylu ve süper ince bir figür olarak kaldı.
Tabii bu uzun boylu sarışın Barbie, farklı pazarlarda kendine yer bulduğunda küçük kızları başka türlü etkiledi. Her nasıl Barbie gibi görünmeyen Amerikalı küçük kızlar, siyahiler, çekik gözlüler, esmerler, kumrallar kendilerini “eksik” hissettilerse, uzaklarda da benzer etkisi oldu bu bebeklerin. Esmerlerin, kumralların diyarlarında da çocuklar, Barbie gibi görünmedikleri için kendilerini eksik hissettiler.
“Neden boya sarısı saçlar bir salgın?” sorusunun cevabını, 70’ler, 80’ler, hatta 90’ların Barbie kültüründe aramak gayet mümkün. Bugünün yetişkinlerinin çocukluklarındaki “ideal kadın” görüntüsünde sarı saçlar var.
İnsanların bugün karşılaştıkları olaylara verdikleri içsel tepkilerin ilk “kodları” çocuklukta yazılıyor. Dolayısıyla küçükken yazılmış bir güzellik kodunu değiştirmek zor.
Barbie yeni nesil için fenomen değil
Peki yeni “farklı” Barbie’lerle büyüyen çocuklara ne olacak?
70, 80 ve 90’larda doğan nesiller için Barbie, “fenomen” idi. (Hâlâ tüm Barbie’lerimi yangında ilk kurtarılacak hazinem gibi saklarım!)
Fakat bugüne gelince... Barbie’nin değişimi çocukların güzellik algısına dair bir devrim yaratamaz. Yine sarışınlığı matah bulan, yine anoreksik ve bulimik, yine zayıflığı güzellik olarak algılayan nesiller yetişecek.
Belki Barbie normalleşti ama medya normalleşmedi, hâlâ imkansız kadın figürünü “güzel kadın” diye pompalıyor ve medyanın etkisinin çocuklar üzerindeki etkisi Barbie’den daha büyük.
İnternetin olmadığı, enformasyon, reklam bombardımanının çocukları etkilemediği bir zamanda oynanan ve idealize edilen oyuncak bebeğin küçük kızların üzerindeki etkisi başkaydı. Şimdi Barbie’ler yine popüler kültürünün bir parçası ama en büyük parçası değil. Bilgisayar oyunları, medya, reklamlar, programlar, diziler, popüler figürler, başka “fenomen” oyuncaklar... Dünün en baskın fenomeni Barbie artık “en baskın” değil, dolayısıyla çocuklar üzerindeki etkisi geçmişe nazaran hayli az.
Elbette Barbie’nin normalleşmesi güzel haber. Çocukluğunu 70’lerde, 80’lerde, 90’larda geçirenlerin elinde “normal” Barbie’ler olsaydı, kadın bedeninin güzelliğiyle ilgili algı daha farklı olur muydu? Elbette...
Fakat bugün, çocukların algısı sadece bir parametreye bağlı değil. İmkansız kadın figürü dört bir yandan pompalanırken “normalleşen” Barbie, çocukların kendi bedenlerine dair bakışlarını değiştirebilir mi?
Hiç sanmam.
Paylaş