Geçen hafta size New York’tan bildireceğimi söylememe rağmen bütün bir hafta tek kelime etmedim. Çok rica ediyorum bana sinirlenmeyiniz.
Uykusuzluktan gözlerimin üzerinde bir çarpı işareti var şu anda. Bu halde iken benden “New York hakikaten inanılmaz bir şehir, gökdelenler filan” yazısı beklemeyiniz. Size “az sonra” demek istiyorum. Yalnız, şu kadarını söyleyeyim, batı yakasının jetlag’i gibisi yokmuş şu dünyada. İnsanın feleğini şaşırtır. Misal, şu anda bende saat 23.30, sende ise 06:30 sevgili Habitus okuru. Sana günaydın, bana iyi geceler. Gecemiz gündüzümüze karıştı. Tabii vücut bunu kabullenemediği için arıza çıkarıyor. Sabah altıyı öğlen bir sanıyor, kahvaltını akşam yemeği algılıyor. Beş günün sonunda şuracıkta düşüp bayılmadıysam eğer, herhalde hayatımda bir daha bayılmam. Peki neler oldu bu süre boyunca? Hepsini cumartesi günü detaylı olarak okuyacaksınız efendim. Yalnız, şunu söyleyeyim, bu seyahati kesinlikle bir günlük köşeye sığdırıp detayları heba etmeyeceğim. Günlerce, aylarca aynı şeyi yazacağım. Bununla da kalmayacak, her fırsatta New York’a “kaçacağım”. Bundan böyle ben de medyamızın güzide New Yorker’larından biri olacağım. Ayda üç kez methiyeler düzecek, yazıma bol bol bu şehri konu edeceğim. Kararlıyım. Tamam, hemen detay vermeyecek olabilirim ama bu, cumartesi günü okuyacaklarınız konusunda kısa bir öngösterim yapmama engel değil. Bakınız, bu beş gün içinde şunlar oldu: 1- Otto’nun ortaklarından Nevzat’ın başını çektiği bir ekiple birlikte Otto’yu Nublu’ya taşıdık. Zira Nublu 8, Otto ise 5. yaşını kutluyor, bu organizasyon için bir doğum günü kutlaması desem yanlış olmaz. “Detay ver Habitus” demeyiniz, cumartesiyi bekleyiniz. 2- Aynı ekiple birlikte şehrin en “in” restoranlarını teftiş ettik. Yol göstericimiz Sex and The City 2 ile ismini bol bol duyduğunuz, Patricia Field’la birlikte çalışan Sanem Gök oldu. Bundan böyle New York’a geldiğim zaman tependeyim Sanem! Benden kurtulamazsın artık. Peki nerelere gittik, ne yedik, ne içtik, kime kaç not verdik? Az sonra! 3- Hürriyet USA’i ziyaret ettim. Hürriyet New York muhabiri Razi Canikligil’den “uzak kıta”nın Hürriyet’ini dinledim. Yalnız, ofisin bulunduğu yerin önünde taksiden indiğimde aklım uçtu gitti. Ofisimiz, müthiş bir yerde konumlanmış, 42th street’te, ucu bulutlara değen şık bir gökdelende, Bryant Park’a iki dakika mesafede. Şehrin tam göbeğinde yani... 4- İlhan Erşahin ile bir hayli vakit geçirdim. Sadece onu Nublu’da dinlemekle kalmadım, kızı Tasmin’le birlikte, Kelebek için “Babalar Günü özel” pozları vermesi için ikna ettim. Tasmin ve İlhan’ı, baba-kız ilişkileri üzerine konuşturdum. 5- Yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm. Downtown benim, uptown senin yürüdüm. Elimdeki harita eskidi. Akşamları otele geldiğimde son gücümle kendimi yataklara attım. Bu kadar yorgunluk ve jetlag olmasına rağmen geceleri 3-4’er saat uykuyla yetindim. 6- Bir gün interneti olan bir kafe ararken kendimi Sex and The City’nin Carrie’sinin evi olarak kullanılan binanın önünde buldum. 66 Perry Street. 7- Donald Trump’ın Trump Tower’da kameralara konuşacağı tuttu; ben de saçlarını yakından görmüş bulundum. Bu görüntüyü hafızamdan silecek bir yöntem, bir ilaç biliyorsanız adresim yukarıda. 8- New York’ta alışveriş yapmamayı becerene altın elma veriyorum. Sample sale’ler olsun, genel indirim olsun, şu sıralar alışveriş yapmadan döneni enayiden sayıyorlar. Son derece sinir bozucu. Son güne kadar direndim alışveriş yapmamak için (yalan). Yine de mutluyum. 9- Sokaklarda yürürken çok, çok mutlu oldum. Pek neşelendim, pek sevindim. Neden mi? Ben galiba az önce New York’u, “görmeden anlayamayacağınız tek şehir” ilan ettim.