Paylaş
O meşhur “toplumsal unutkanlık” devreye girince ne olacağını...
Dün siyah giydik.
Devlet bu elim olayı kınadı. Vatandaş meydanlara çıktı.
Genci yaşlısı, kadını erkeğiyle toplumun büyük bir kesimi tepki gösterdi.
Twitter’da #sendeanlat hashtag’iyle herkes kendi başına geleni anlattı.
Peki toplum değişecek mi? Hayır.
Kısa yoldan bir çözüm yok bu taciz-tecavüz belasına.
Türkiye’de tacizi hak etmek için sadece kadın olmak yeterli.
“Batılı” kıyafetlerle geziyorsan, bir minibüste-otobüste tek başına kalmışsan daha çok hak ediyorsun tacizi.
Öyle çok uzağa gitmeye de gerek yok, okuyorsan, çalışıyorsan, bekarsan, tek başına geziniyorsan; kısacası evinin sınırları dışına çıkmış, kocasının göreceği mesafenin ötesine gitmiş bir kadınsan ellenmeyi, tacizi en çok sen hak ediyorsun.
Öte yandan bir gerçek daha var: Herkes ama herkes tepeden tırnağa çarşaflı olsa da tacizden konuşurduk.
Zira örtündükçe salyalı kültürün sapkınlık eşiği de yükseliyor.
Göz dahil açıkta yer kalmayınca, bu defa çarşafın kendisi, “tacizi hak etme” sebebine dönüşüyor, kadınlığı belli ettiği için.
İşte o zaman yine sapkın mahlukların karanlık hayal dehlizlerine düşüyor kara silüetli kadınlar.
Suudi Arabistan’da veya İran’da yaşayan baştan ayağa örtülü kadınların da tacize uğraması bunun ispatıdır.
Dönelim Türkiye cehennemine...
Tacizi zaten kadın olmakla hak ediyorsun, peki konu tacizi anlatmaya gelince ne oluyor?
Durduk yere taciz edildiğini anlatırsan da tacizi hak ediyorsun.
Ancak bir cinayet söz konusu olduğunda verdiğin tepkinin, anlattıklarının geçerliliği oluyor.
Geçen yıl bir uçakta yaşadığım tacizi yazdığım için kezbanlıkla, dikkat çekmeye çalışmakla, tacizcinin genç olmasından ötürü “genç erkeklerden hoşlanmakla” itham edildim.
Bir uçakta yaşadığım tacizi yazdığım için günlerce “senin gibilerin kafasını ezeceğiz” gibi e-mail’lerle ölüm tehditleri aldım.
Bir uçakta yaşadığım tacizi yazdığım için, farklı kişiler tarafından aylarca Twitter üzerinden cinsel içerikli mention’lar gönderildi.
Ortada bir cinayet yoksa, tacizi anlatmak veya tacizciyi ifşa etmek, kadın için aylarca sürecek bir psikolojik çöküntünün başlangıcı oluyor.
Bunu bir kenara yazalım. Özgecan Aslan’ın katledilişinin toplum üzerinde yarattığı rüzgar azalınca, -ki ne yazık ki azalacak, bunu hepimiz biliyoruz-, yine tacizi anlattığımızda suçlanacak, bunun yanında sosyal medyada ağzı sulanmış rezil mahlukları kendimize mıknatıs gibi çekmiş olacağız.
Gerçek hayatta yaşanan taciz yetmiyormuş gibi bir de online tacizle uğraşacağız.
Çözüm için kararlı ve aydın siyasetçiler, kararlı bir eğitim, kararlı bir hukuk sistemi lazım...
Dönüşmek içinse yüzyıllar.
Dilimize sinmiş küfürden, kadını bastırmaya yönelik politikalara, aile içi eğitimden yerleşik geleneklere tutun, hepsinin değişmesi lazım.
Bu, kısa dönemde imkansıza yakın zorlukta.
En azından bir değişim olacaksa, bizim bunu göremeyeceğimiz aşikar.
Biz, ancak değişim tohumlarını atabiliriz, tam olarak da yapacağımız budur.
Ne yapacağız? Bedeli ne olursa olsun, susmayacağız.
Kadınları bastıramayacaksınız. Eve kapatamayacaksınız. Pembe otobüslere bindiremeyeceksiniz.
Sorunu salyalı pis eril kültürde değil, kadının eteğinde aramanıza izin vermeyeceğiz.
Paylaş