Paylaş
Fakat parası yok. Türkiye’nin koşullarını biliyor.
Vaziyet malum, eğer aileden zengin değilsen, iktidarın politikasını desteklemiyorsan, hısım-akraba-tanıdık desteği yoksa, bir işe girer, üç kuruşa çalışır, bırak kiranı ödemeyi, kendini bile doyuramazsın.
Fakat içinde az “şark kurnazlığı vürüsü” varsa, işte o zaman Türkiye koşullarında şanslısın. Girersin o pek kuvvetli gruba... Eğer o grubun düşüncelerine yakınsan, grup senden “misyoner” gibi faydalanır, karşılık olarak cebini doldurmaya yardım eder.
“Hayatta kalma” vaadi vardır yani.
Aile kurman, çoluk çocuk edinip onlara bakabilmen, cebinde her zaman paran olduğunu bilmen için benzersiz bir sistemdir.
Zaten paralel düşünüyorsundur, aynı yolun yolcusu bellersin kendini...
Hem “manevi” olarak faydalanır hem de koruyanın, kollayanın olur.
Eğer “Nasıl sayıca artıyorlar?” diye soruyorsanız, özeti bu. Gençlik kollarının, “genç beyin” avının anahtarı bu döngü.
“Sen bize katıl, kalabalıklaşalım, sen bize güç ver, biz seni kollayalım, adamakıllı bir hayat kur kendine...”
Nereden baksanız hastalıklı bir sistem.
Geçmişten beri sürdürülen kötü politikalar sayesinde çok derinlere yerleşmiş işçiyi sömür, patronu zengin et çarkının bir ürünü.
İnsan gibi çalışarak insan gibi para kazanamadığın bir ülkede hep birilerine yanaşmak, kol kanat talebinde bulunmak, birilerine sevimli olmak zorundasın ki sırtın yere gelmesin.
Kendi kendine çalışarak, bileğinin gücüyle kabul edilebilir bir yaşam standardı tutturmak imkansız.
Erkekler üzerlerinde büyük bir baskı hissediyor, çünkü bizimki gibi erkek egemen toplumlarda “işsiz adam” “işsiz kadın”dan daha fena.
“İşsiz erkek”, işe yaramaz, kafası çalışmaz ve sorumsuz bir adamı tarif ediyor.
Erkek egemen toplumlarda “yolunu bulmak”, şark kurnazlığına müsait adamlarda “Güçlüye yakın durarak dümeni doğrultma” olarak ortaya çıkıyor.
Bir de durumun “kadın ayağı” var.
Erkek egemen toplumda çok kadın “nasılsa çalışmak zorunda değilim, kocam baksın” diyor.
Zengin koca da bir “hayatta kalma yöntemi” çünkü. Yöntemden de öte, bir “kültür” belki.
Tüm dünyada var bu kültür, fakat erkek egemen ve ailelerin kızlarını evlendirmeye meraklı olduğu bir ülkede kimi kadınlar için benzeri olmayan bir “bilet.”
Magazin programlarından tanışık olduğumuz, asla ve asla belirli bir “zenginlik” ölçüsündan aşağıda adamlara “aşık” olamayan kadınları selamlamadan geçmeyelim.
5 maddede iyi yaşam rehberi
Bu mel’un “hayatta kalma virüsü” doyumsuz insanoğluna yeni motivasyonlar yüklüyor şüphesiz.
Asgari ücretle ayakta bile duramayacağınız, havalı havalı işlerin dahi beş kuruş kazandırdığı bu adaletsiz sistem işte tam olarak bu yüzden çürümeye bu kadar müsait. O yüzden yolsuzluğu bile haklı bulan adamlar var güzel memleketimizde...
Peki, emeğinin karşılığını alamadığın bir ülkede nasıl “iyi” yaşarsın?
1- “İşinin hallolması için samimiyet kurmak” denen bir konu var mesela. (Devlet dairesinde sıra beklemeyen adam modeli)
2- Güçlü olmak için güçlünün yanında durmak var. (40 yıldır iktidar kim olursa olsun, onun yanında duran ve icraatlarını savunan adamları düşününüz)
3- Daha fazla para kazanmak için işine hile karıştıranlar var... (Kanser ilacının bile sahtesini çıkaran Ortadoğu modeli vicdansızları gözünüzün önüne getiriniz)
4- “Ben onun kel kafasında kalmış son üç beyaz tele aşık oldum” diyen gencecik kadınlar var. (Adam Karun mübarek, dünya tersine dönse yine de Karun kalır)
5- Vatandaşının parasını gözünü kırpmadan çalanlar var...
Türkiye, toplumun beyin kıvrımlarına refah bir hayata ancak sahtekarlıkla ulaşabileceğini kodlamış bir ülke. Hak yemek o nedenle bu kadar kolay.
“Benim hakkımı yiyeni ben de yerim, benim hakkımı yemişi unutmam ve güçlü pozisyona geldiğimde ona çektiririm, zamanında verilmemiş hakkımı fazlasıyla alırım” diyorlar.
O yüzden bu kadar duygusuz, o yüzden bu kadar vicdansız, o yüzden bu kadar yalancılar.
Paylaş