Medyada çalışan kadınlara yönelik taciz ve saldırı

İki hafta önce kendini kargo şirketi elemanı olarak tanıtan, hayatımda daha önce hiç görmediğim ve tanımadığım bir şahıs, bir saat on dakika boyunca evime girmeye çalıştı. Bu çirkin olay, polisin zamanında yetişmesi ve saldırganı gözaltına almasıyla sonuçlandı fakat saldırgan, savcı tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Haberin Devamı

Ne yazık ki bu, münferit bir adli vaka değil. Sonu karakolda biten kadına yönelik erkek şiddetinin sonucu hep aynı: Serbest bırakılmak. Pek çok kadın, şikayetçi olmaktan çekiniyor, şikayet neticesinde saldırganın savcı tarafından serbest bırakılacağını, kısa vadede ceza almayacağını biliyorlar. Saldırganlar ise taciz ettikleri kadınların şikayetlerini kısa vadede hafif cezalarla atlatacaklarını bildiklerinden hayli rahatlar.
Uzun vadede ise iş başka. Şikayet ve adli süreç söz konusu olduğunda saldırganların ceza alacağı kanunlar mevcut. En büyük sorunlardan biri şu: Gözaltı sonrasında saldırgan adalet karşısına çıkıyor ve savcı tarafından serbest bırakılıyor. İşte, kadınları, saldırganları şikayet etmekten alıkoyan, şikayet etseler bile sonuç alamayacaklarını düşündüren en büyük mesele bu.
İki hafta önce yaşadığım bu çirkin olaydan sonra, saldırganın iki ayrı ceza davası ile pek çok suçtan yargılanması için ailem ve gazetem ile birlikte hukuki süreci başlattık. Uzun vadede gerekli cezaları alacaktır ancak bu, saldırıdan hemen sonra serbest bırakılmış olması gerçeğini değiştirmiyor.
Bu olaydan sonra, medyanın çeşitli alanlarında çalışmakta olan pek çok kadın meslektaşımla görüştüm. Meslektaşlarımı rencide etmemek ve onları taciz eden şahısları cesaretlendirmemek adına isimlerini yazmayacağım ama başlarına gelenleri kendi ağızlarından aktaracağım.
Manzara iç karartıcı. Medyada çalışan kadınlara yönelik neredeyse sistematik bir taciz ve şiddet döngüsü var. Medyada ya da değil, Türkiye’deki tüm kadınlara yönelik erkek şiddetinin kısa vadede caydırıcı bir cezası olmadığı için vakalar sık görülüyor. Ceza almayacaklarını düşünen bu karanlık, yoz adamlar, şikayet edilmedikleri takdirde yıllarca tacizlerini sürdürüyorlar.
Kadın medya mensupları, yıllardır sosyal medya, mail ve fiziksel takiple taciz eden ve hayatlarını cehenneme çeviren bu kişilerin tehdidi altında yaşıyorlar. Aktarılanlardan anlıyoruz ki saldırı ve tacizler, medyada çalışan kadınların neredeyse kaderine dönüşmüş.
Özellikle sosyal medyanın sınırsız iletişim imkanı tanıması ve suç olarak tanımlanan konuların belirsizliği sebebiyle, internet, tacizcilerin at koşturacakları geniş bir alan yaratıyor.
Bir meslektaşım başına geleni şöyle anlatıyor: “Tanımadığım bir adam, bana sosyal medya hesaplarımdan ulaştı ve korkunç küfürlerle taciz etmeye başladı. Altı yıldır kocam olduğunu iddia ediyor! İğrenç hakaretler ediyor ve ölümle tehdit ediyor. Blokladıkça yeni hesaplar açarak eylemlerine devam ediyor. Tüm sosyal medya varlığımı sonlandırmayı düşündüm. Ağır endişeler duydum. Tanıdığım insanlar dışında kimseyle muhatap olmuyorum, ki normalde mantıklı değil bir gazeteci için bu fakat kendimi kısıtladım ve sınırlandırdım. Tetikteyim.”
Bir diğer meslektaşım sosyal medyadan onu takip eden, gazete binasına dahi gelen, mail yoluyla ve sosyal medya üzerinden yıllardır taciz eden, meslektaşımın fotoğrafıyla sosyal medya hesapları açıp aile bireylerinin isimlerini sıralayan bir adamdan bahsediyor.
Başka iki meslektaşımın yaşadıkları benzerlik gösteriyor: Yıllardır başlarına musallat olan tacizciler, kimi zaman gazete kapılarında, kimi zaman tatil yaptıkları otelde, kimi zaman sokakta karşılarına çıkıyor.
Bir tanesi uyuşturucudan hapse giriyor ama rahatsız ettiği gazeteciyi işaret ederek “Sevdiğim için hapisteyim” diyor savcıya.
Cezası bitince çıkıyor, yine sokaklarda tacizine devam ediyor.
“Sistem o kadar aciz ve bilinçsiz ki, şikayetçi konuma geçip hakkını aradığında, suçlu olan bedel ödeyeceğine, mağdur olan kişi bedel ödüyor. İnsanlık, kadınlık onurumuz ayaklar altında. Her isteyen basıp çiğniyor.
Masum vatandaşın onurunu koruyan, güvenliğini gözeten bir adalet yapısı yok bu ülkede” diyor meslektaşlarımdan biri.
Ben de bu yazıyı tüm kadın medya mensupları adına Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Dr. Fatma Betül Sayan Kaya ve Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ’ın dikkatine sunuyorum.

Yazarın Tüm Yazıları