Paylaş
Gazetelerden, dergilerden, televizyondan, reklamlardan fırlar durur. Artık bir ürünün satılabilmesi, bir konunun dikkat çekebilmesi için kadın bedeni kullanımı zorunlu tutulmuştur.
Öyle ki, kliplerde kıvranan cıbıl kadın görmek, reklamlarda kadının seksapeli üzerinden ekmek yemek, kadın bedenine eşya muamelesi etmek artık bir “modern dünya alışkanlığı” olmuştur. Tabii burada bir ikiyüzlülük var. Erkek bedenini, kadın bedeninin kullanıldığı gibi göremeyiz bir türlü.
Bunu neden anlattım biliyor musunuz.
Cumartesi gecesi, Kylie Minogue’un Aphrodite Les Folies turnesinin O2 Arena’daki Londra ayağını izledim. Kylie kardeşim, medyanın ve reklam dünyasının ısrarla kaçındığı meseleyi kendi şovunda uygulamış, başrole erkek bedenini yerleştirmiş.
Bütün konser boyunca siz deyin six pack, ben diyeyim kaslı kollar, siz deyin birtakım Yunan heykeli adamlar, ben diyeyim melek kanatları takmış yakışıklı dansçılar, “Kadınlar için Victoria’s Secret defilesi” gibi bir şov izletti bize.
Tabii kadın bedeni kullanımı söz konusu olduğunda yoğun olarak hissedilen o “eşyalaştırma” halleri yok. Antik Yunan kültürüne bol bol gönderme yapıldığı, görsel yönü kuvvetli bir şov. İşte, o görsel yönünün en önemli destekçisi, kadın değil, erkek bedeni sadece...
Sürekli “erkek gözü” için çalışan modern dünyaya Kylie’nin verdiği cevabı alkışlıyor, fakat eski şarkılarını konserde pek çalmadığı için kendisini buradan kınıyorum.
Kraliyet Düğünü anısı...
Bu aralar İngiltere’de nereye adım atsanız, hangi gazeteyi, dergiyi açsanız önünüze Kate Middleton ve Prens William çıkıyor, yani malum mesele Kraliyet Düğünü.
İngiliz teyzeler bu haberleri gözlü yaşlı okurken, geri kalanların çoğu bu işlerden fena halde sıkılmış durumda.
Bu arada, bir nevi dayanıklılık testinden geçiyor sayılır Kate Middleton: Medya kendisini şimdiden kum torbasına çevirmiş bile. Fakat nesil ve zaman farkından ötürü, Kate’in, basına, paparazziye ve sürekli ilginin kendi üzerinde olmasına Diana gibi acemice yaklaşmayacağı söyleniyor. Yine de Kate, giydiği ayakkabıyı sıradan bir marka seçmesinden tutun, boynuna doladığı şaldaki yıkama talimatının bulunduğu etiketi sökmeyi unutmasına kadar aklınıza gelebilecek her konuyla ilgili acımasızca eleştiriliyor.
Tabii öte yandan Kate’i halkın büyük çoğunluğu bağrına basmış. Samimi bulunması, orta sınıf bir aileye mensup olması, “Diana hissiyatı vermesi” gibi unsurlar sayesinde Kate’i kendilerine pek yakın buluyorlar.
“Souvenir” meselesinin de suyunu çıkarmışlar.
Küllükten takvime, bez bebekten çay takımına, “Kate ve William temalı ürünler deliliği” yaşanıyor İngiltere’de. Hatta Twinings, “Royal Wedding” çayı ve özel “29.04.2011” tarihi basılı hatıra metal kutu bile üretmiş!
Londra’da mevsimlerden yaz!
Bu hafta sonu Merkür’ün geri basma hareketine inat ve İstanbul’un dondurucu havasına tezat “Temmuz Londrası” ile karşılaştık.
Çorapsız gezdik, size o kadar söyleyeyim.
Bültenlerde bol bol “Kış ertesi 18 dereceyi gören İngilizler parklara ve bahçelere koştular” temalı haber vardı, aynen bizdeki gibi. (Dedim ki, sevgili İngiliz muhabirler, siz Türk televizyonları mı izliyorsunuz, bizim lafları çalmışsınız.)
Kasvetli ve yağmurlu Londra, güzel havalarda dünyanın en eğlenceli şehrine dönüşüyormuş meğer.
Bir görseniz, herkes dışarıda, pub’lar sokaklara taşmış, yürüyüş yapanlar, koşanlar, gününü parklarda-çimlerin üstünde keyif yaparak geçirenler...
Bugüne kadar kışları denk gelmişim bu şehre, büyük enayilik etmişim. Tabii nisan ayında 18 derecelik Londra’dan buz gibi İstanbul’a dönüş çok acılı oldu sevgili yaza hasret Habitus okuru...
Londra’ya Pegasus’un İstanbul Sabiha Gökçen- Londra Stansted uçuşu ile gittik.
Mart sonundan beri İzmir uçuşlarına da başlamışlar. Bundan böyle yazları Bodrum’a gideceğime Londra’ya, Amsterdam’a filan giderim ben arkadaş.
Hatta bir ay sonra filan, bir Londra seferi daha yapıp, hafta sonu sadece Hyde Park’ta yatıp ve sadece müzeydi, efendime söyleyeyim sanat galerisiydi gezip döneyim diyorum.
Zira böyle bir program cüzdan sağlığı açısından “Türkiye sınırları içinde hafta sonu kaçamağı”ndan farklı olmuyor.
Paylaş