Paylaş
“Under the Dome”un her pazartesi FX’te 20.30’da, tekrarlarının ise perşembe ve pazar günleri 21.30’da yayınlandığını not düşelim ve devam edelim:
Kitaplarınızın adaptasyonları arasında sizi en çok memnun eden çalışma “Shawshank Redemption” mıydı?
- Sadece o değil, birçok yapım var. “Misery”, “Stand by me”, “The Mist”... Dee Wallace’ın başrolde olduğu “Cujo”... İşte... O harika, tek kelimeyle harika bir filmdi. ABC kanalı için “Storm of the Century” isminde bir mini dizi yapmıştık, o da iyi bir işti. “Dome”da çıkardıkları işten de son derece memnunum.
Bir kitabı diziye uyarlamanın zorlukları neler?
- Kitaplarda giriş, gelişme, sonuç vardır. Dizilerle ilgili sorun şu:
Bir giriş, gelişme, gelişme, gelişme ve gelişme... Televizyon yöneticilerinin genelde cesur kararlar verip bir projeyi tadında bırakabildiklerini söyleyemem.
İyi bir proje söz konusu olduğunda önlerine Noel hindisi konmuş gibi davranıyorlar.
Noel hindisini Noel gecesi yersiniz. Ertesi gün hindili sandviç yersiniz. Ertesi günü hindili salata. Ertesi gün hindi çorbası.
Bu böyle gider, en sonunda onu kemikleri kalana kadar tüketirsiniz. Söylemeye çalıştığım şu; ip incelip kopuncaya kadar diziyi sürdürme geleneği vardı. Şimdi ise işleri yürütenler cesur kararlar alıp “Suyunu çıkarmasak da olur” diyebiliyor.
“Under the Dome”u hiçbir zaman bir film olarak düşünmediğinizi okudum. Neden?
- Doğru. Çünkü çok katmanlı bir roman, çok fazla karakter var, çok fazla ikincil hikâye var.
Temel olarak bütün bir kasabanın geçirdiği değişime şahit oluyoruz. Bu, tek atışta anlatılabilecek bir hikâye değil.
Yazdığınız karakterlerin nasıl görüneceğine dair bir fikriniz var mıydı? Oyuncu seçimleri bu anlamda sizi tatmin etti mi?
- Aslına bakarsanız karakterlerin fiziksel olarak nasıl görünecekleri konusunda aklımda net bir fikir yoktu. Emin olduğum tek kişi Big Jim Rennie’ydi, çünkü onu Dick Cheney’i düşünerek yazdım.
Yapımcılar Big Jim için Dean Norris’i (oyuncu, Breaking Bad) seçti, bu benim için de mükemmel bir seçimdi. Kitapta Big Jim, hayata tek pencereden bakan bir adam.
Kötü bir adam, kötü bir politikacı, dar görüşlü, otoriter ve Dean, karaktere bu özellikleri tam anlamıyla vermeyi başardı.
Dick Cheney dediniz... Cheney tam olarak nasıl ilham verdi bu karaktere?
- “Under the Dome” için yıllar sonra nihayet masaya oturabildiğimde, Irak savaşı sürüyordu.
Kitabı o dönemde, savaşın ağırlığını hissederken yazdım.
Bush’un tavırları bana tehlikeli, aşırı agresif ve ancak boş bir kabadayının -ki biraz da öyleydi- takınabileceği türden tavırlar gibi geliyordu.
Buradan yola çıkarak, kubbenin altında yaşanacakların, kendi dünyamızın küçük ölçekli bir örneği olacağını düşündüm.
Neticede bu küçük mavi gezegende yaşıyoruz ve şimdilik bildiğimiz kadarıyla elimizde sadece bu var. Kubbe, atmosfer ve elimizdeki tüm kaynaklar bu kubbenin altında.
Bu dünyayı alıp, bir kasabaya çevirdiğimi ve üzerinde yaşadığımız gezegenin mikrokozmosu olarak hayal ettim.
Karizmatik, herkesin sevdiği, halk tarafından seçilmiş, aynı zamanda kurnaz bir politikacı da bu dünyanın bir parçası olurdu...
Üstelik son derece mükemmel kurnazlıktaki bir pozisyonda, o bir “ikinci adam”; yani devletle ilgili büyük kararları esas veren kişi ama reddetme imkanı da var.
Eğer her şey yolunda giderse, “Evet, hepsi benim kararımdı” diyebilir.
Fakat işler yolunda gitmezse “Ben patron değilim, George W. Bush patron” diyebilir...
Kitaptaki durum böyleydi, Big Jim ve esas adam Andy Sanders... Fakat dizide Andy Sanders yok. Tabii mantık aynı, yine bir kubbenin altında, berbat kararlar veren bir politikacıyla birlikte yaşamak zorundasınız...
Paylaş