İnsanın içinde kendini mutlu hissedeceği güzel bir ev bulması ne zor yahu.
Sizi bilmem, ben bir eve girdiğimde, bana anında mesaj gönderiyor... Diyor ki, “Burası sana olur canım”. Bazen de güzel bir ev geziyorum ama kulağıma, “Bu ev seni mutsuz eder arkadaşım” diye fısıldıyor. Hiç lafı uzatmadan kendimi dışarı atıyorum. Evet, epey bir süredir kendime ev arıyorum. Arıyorum, arıyorum bulamıyorum. Adeta hayattan soğudum. Neden mi? Kiralık evlerin ilanlarında bulunan palavralardan! Adam oraya gerçekleri yazsa belki 3 günde kiracı bulacak ama öyle sallamış, öyle sallamış ki, bak, sinirden bilgisayarı kırı-kırıvereceğim şimdi, ev 10 aydır bomboş. İlan veren adamı bulsam “Mitomanik misin sen be kardeş” diyecek, tokadı basacağım. Bakınız, nelerle karşılaştım...
* ”Keyifli bir çatı katı”. Tatlım benim, orası keyifli değil, hayli eğimli bir çatı katı. Öyle bir ortamda ancak Notre Dame’ın kamburu keyifli yaşar. O formdaki bir alanda hayatını ancak dizlerinin üstünde sürdürebilirsin. şu ömrücağızımı timsah yürüyüşü yaparak geçirmemi beklemiyorsun herhalde?? Bendeki boy 1.70, iş bitmiş.
* ”Manzaralı”. Manzara dediği de öndeki binalara ait iki kaçak kat arasından görünen deniz. Üstelik manzara o kadar uzakta ki, camdan baktığında “Aa, deniz görünüyor ya buradan!!” deyip, çok şaşırıyorsun. Adamakıllı deniz görmek için teleskopla bakman lazım. A be canım, fotoğrafını çekerken zoom’a öyle abanmışsın, öyle abanmışsın ki deniz olmuş piksel piksel. Ben ne anladım o manzaradan. Gören de Monako’da liman manzaralı ev kiralıyorsun sanır. Piksel piksel.
* ”Çok özel, 3 katlı bir müstakil ev”. Yaa, evet, öyle özel, öyle müstakil ki evde neredeyse sadece dikey hareket yapabiliyorsun. 100 metrekare ama düşey düzlemde. Merdiveni o kadar dar ki yengeç gibi yan yan çıkabiliyorsun. Eh, çamaşır makinesini yukarıdaki banyoya herhalde parçalarına ayırıp çıkaracağız, sonra yeniden birleştireceğiz. Ya da vinçle yatak odasının camından sokacağız. Yukarı İNSAN çıkamıyor insan, çamaşır makinesi nasıl çıksın.
* ”Tarihi bir binada”. Evet, bina o kadar tarihi ki ilk depremde tarih olacak. Yüksek tavanlı olması artı hanesinde gibi görünüyor. Niyeyse... ıstop mu oynayacağım o evde. Trambolinle mi zıplayacağım. Evi pazarlarken “yüksek tavanlı” deyince bir hava, bir hava. Alexandre Vallaury canlansa da gelse, “Ben yaptım burayı” dese kiralamam bu evi. Hem sevgili ev sahibi, tavana gösterdiğin ihtimamı yerlere göstersene. Tahtakuruları kanon yapıyor, parkeler bubi tuzağı olmuş ayağımı kıracak, üstelik o kadar gıcırdıyor ki, sonra komşu diyor, bu ev perili. Valla, ben peri olsam orada durmam.
* ”İçi yenilenmiş”. Be arkadaş, yeniledin o evi ama neden duvarları somon pembesine boyadın. Çıldırdın mı. Evde oturacak şahıs eğer Hello Kitty hayranı filan değilse niçin PEMBE evden hoşlansın. Niçin pembe bir ev kiralayıp boyasıyla badanasıyla uğraşsın. Ben beyaz evlere öncelik tanırım arkadaş.
* For rent. Anladık ecnebi kiracı arıyorsun. Seni geçtik, tamam. Ev de güzelmiş ha.
Devam ediyoruz...
* Ah, bir de eşyalı evler var. Hatta “modern eşyalılar”. Modernden kasıt da şu: Ev boydan boya kilim, hatta o kadar çok kilim ki, sanırsın gözlemeci vitrini. Sonracığıma, 90’lardan kalma oturma grubu, eskiciden alınmış dömi klasik dolap, döküntü beyaz eşyalar... Bir de böyle gururla fotoğraf çekmemişler mi, ah Yarabbi sen bizi koru. O fotoğrafı çeken ev sahibini elcağızımla Yasemin Aksoy’a teslim edeceğim. Kendisi Maison Française’in Genel Yayın Yönetmenidir. Cezasını o versin.
* ”Keyifli bir bahçe katı”... Ev basbayağı yerin altında yahu! Bildiğin, yer kabuğunun hemen bir alt katmanı. Litosferin derinliklerinde kiralık ev mi olurmuş. Magmaya yakın. Ben aslan adam Vincent mıyım yerin altında yaşayayım. Desene sen ona, “Tepede cücük kadar camı olan bodrum katı”. Ev 40 yıldır güneş yüzü görmemiş, öyle bir rutubet ki, komple ıslak. Bahçe dediği de iki dalı olan zavallı bir ağacın bulunduğu bir hurdalık. ılanı okuyan da sanır fundalık.
* ”Harika bir stüdyo daire”. Evet, öyle harika ki, utanmasa klozeti de salona koyacak. Mutfak, salon, banyo, tuvalet, yatak odası, hepsi bir alanda olacak. Lüks diyor bir de gözümün içine baka baka.
* ”Nezih bir konumda”. “Yandaki tehlikeli mahallenin sınırında” desene sen şuna. “Hırsızı, yankesicisi, sapığı eksik olmaz” desene sen şuna. “Geceleri evine giderken lazım olur diye, biber gazını da ben hediye edeceğim” desene sen şuna. Düpedüz yalancı bunlar ayol...