Paylaş
Son günlerde sosyal medyada tepki toplayan yeşil çay reklamının özeti bu. “Kadınlar ister.”
Burada kadın değil, tüketmek için yaratılmış, akli dengesi pek de yerinde olmayan, dış görünüşüne takıntılı, hatta sadece dış görünüşüne takıntılı, hayatı güzel yaşamak, alışveriş yapmak, diyet ve aşk meşk meseleleri arasında geçen yüzeysel yaşayan bir canlıdan bahsediyor.
Siz “kadın” deyince bunu mu anlıyorsunuz?
Sizi tebrik ediyorum.
Potansiyel müşteri kadınlar, bu çizilen resme bakıp “Ay aynı ben! Beni anlatmış!” mı diyecek? Maksat bu mu?
Son derece sığ, kadını belirli kalıplar içine koyarak okuyan, rahatsız eden bir reklam filmi.
Doymak bilmeyen yüzeysel arzuları ekseninde yaşayan bir kadını tarif ediyor sadece.
Üstelik cinsiyetçi.
Türkiye’de yaşayan bir kadına “Ne istersin?” diye sorsanız, bir nefeste sıralayacağı üç madde, kaçmayan bir çorap, filmlerdeki gibi bir aşk ve kırılmayan topuklu ayakkabı mı olur?
Çıldırdınız mı siz arkadaşım?
Bu reklamı yapanlar ve marka, gelen tepkileri “Gereksiz” olarak algılayabilir, hatta gelen kötü tepkileri “Yine de konuşulduk” olarak olumlu açıdan görebilirler.
Veya “Zaten dört bir yanımız karanlık, ne olur kadınların bu halleriyle azıcık da eğlensek, ne var yani?” diyebilirler.
Hangisini diyorlar bilemem fakat...
Yaşadığınız yerin gerçeklerinden bu kadar mı uzaklaştınız kardeşim?
Bu kadar mı koptunuz, bu kadar mı kendi yağınızla kavruluyorsunuz?
Siz bireysel bir iş yapmıyorsunuz. Kendi kendinize, bir kişiye satacağınız bir adet mobilya değil, fikir üretiyorsunuz. Ürettiğiniz fikrin uygulamasını herkes izliyor.
Kitleleri ilgilendiren bir iş yaptığınızda, sağduyulu olmak zorundasınız.
Bu reklam filmi toplumdan, bu ülkenin kadınlarından ve genel olarak kadınlardan kopukluğunuzu, analiz konusunda beceriksizliğini, empati noksanlığınızı, sağduyu yoksunluğunuzu gösteriyor.
Bu reklam bir kadın elinden çıkmış olamaz, ne kadın ruhunu yansıtıyor, ne de kadınların gerçek isteklerini.
Onay mekanizmasında kadınlar muhakkak vardır, acaba ne düşünerek bu reklama “Tamamdır” dediler?
“İstek” kelimesini bu yazının devamında daha fazla kullanmak istemem.
Zira reklamda, bir kadınla değil, tüketim canavarı olarak tarif eden akli dengesini yitirmiş bir varlıkla ilişkili kullanılıyor “istek” kelimesi.
Şimdilik istek yerine “ihtiyaç” demek belki daha doğru.
Peki gerçekten neye ihtiyacımız var?
Bunu düşündüğüm zaman aklıma gelen ilk üç “şey”in arasında topuk kırılması yok mesela.
Belki kadınların insan muamelesi gördüğü başka bir ülkede yaşasak, mizahı eline yüzüne bulaştırmamış benzer bir reklama güler geçerdik.
Fakat reklam filminizi kadınlar için cennet bir ülkede çekmiyorsunuz ki?
Tek başımıza sokakta taciz edilmeden yürüyebilmeyi, taciz edilmeden toplu taşıma kullanabilmeyi, endişe duymadan taksiye binebilmeyi, kısaca insan gibi yaşayabilmeyi istediğimiz bir ülkede çekiyorsunuz.
O tarif ettiğiniz sözde şehirli kadınları geçelim, Türkiye’nin dört bir yanında kadınların her gün can tehlikesi yaşadığı bir ülkede çekiyorsunuz.
Biraz sağduyulu olmak çok zor değil aslında.
Son zamanların en talihsiz işlerinden biri olmuş.
Paylaş