Paylaş
Bakın size ne diyeceğim.
Eğer bir kadın sürekli dırdır yapıyorsa, hayattan şikayet halindeyse ve ufak meselelerden dolayı bir Japon çizgi film karakteri gibi fıskiyemsi bir şekilde ağlıyorsa, bilin ki az uyumuştur.
Onu derhal uygun bir yerde uyutunuz, eksik saatlerini tamamlamasını sağlayınız.
Aksi takdirde, tırnağı kırıldığı için bile katıla katıla ağlamak konusunda bir sakınca görmeyecektir.
Bilirsiniz, bazen erkekler sinirli bir kadın gördüğünde “Muayyen günü geliyor herhalde” diye dalgasını geçer.
Hayır efendim, aynısı sizin başınıza da gelebilir, hemen onu seksist esprilerinize kurban etmeyiniz; kadıncağız az uyumuş. İki saat uyumuş, uyanmış.
? Alay konusu ettiğiniz o kocaman kadın çantaları var ya. Sen kurban ol o çantaya.
Hapşırsan mendil bizden, gömleğin yırtılsa iğle iplik bizden, naneli çiklet bizden, kağıt-kalem bizden, şarj aleti bizden...
Sonra utanmadan “ay sizin çantalar da, heheheheh” deme bir zahmet istersen. Sana “heheheh”.
Yankesiciler beni değil, seni seviyor, n’aber? Kek gibi sen daha koy cüzdanı arka cebine. Son gülen her zaman koca çantalı kadındır, bak söylüyorum.
? İş çıkışı bir arkadaşınızın evine gideceksiniz diyelim. Eğer aranızdan bir hanım kızımız gelmemek için tırt sebepler uyduruyorsa, bilin ki sebep, çoraplarıdır.
Ayakkabılarını çıkarmak zorunda kalacağı için gelmek istemiyordur. Çünkü sabah çıkarken acele etmiş, adamakıllı bir çorap bulamamış; topaklanmış eski delik çorabı ayaklarına geçirivermiştir.
Tabii akşam yapılan planı hesaba katmamıştır. Görünen yerlerinde ofsayt bir durum yoktur, pek şık, pek güzeldir lakin ayakkabılarını çıkardığında tüm özgüveni kuş olup uçacaktır. Herkes çoraplarına bakıyor sanacaktır... O yüzden tırt sebeplerini anlayışla karşılayınız, onu rahat bırakınız...
Önce cilala, sonra yerin dibine sok
Medya kadınlarla kafa buluyor, artık çok eminim.
Hayır yani, bu “ünlüleri hiç böyle görmediniz” piyasasının bir açıklamasını yapamıyorum başka türlü.
Önce özenilesi, hayran olunası idoller yaratılıyor biliyorsunuz.
Onlar kadar zayıf, onlar kadar porselen ciltli, onlar kadar şık olmak için kadınlar moda ve güzellik sektöründen faydalanıyor, çılgınlar gibi para harcıyor.
“Normal kadın” figürü onlar olarak algılandığı için top top kalçaları, uçları ufku gösteren memeleri, gergin bir cildi olmayan kadınlar da “defolu” sayılıyor.
Belli bir yaşı geçtikten sonra zamanı geri döndürmek için herkes kafayı yiyor.
Sonra bir bakıyorsunuz o top kalçalarıyla meşhur ünlümüzün plajda çekilmiş bir fotoğrafı geliyor önümüze.
Meğer güzel kızımız bir selülit deryasıymış. Kalçası da implantmış. Falan filan...
Örnekler bol, televizyonda göz alan ünlü dizi oyuncusu kızımız makyajsız halde markete giderken “yakalanıyor” mesela.
Paparazzi, bir güne kalmaz “aslında öyle pörsümüş ki, görün de inanmayın” başlığını attığı fotoğrafları internette yaymış oluyor.
Kısa bir süre önce “keşke onun gibi olsaydım” diyen okur, yeni fotoğraflarla karşılaşınca şöyle rahat bir nefes alıyor.
Tam da tüketim dünyasına hizmet eden bir anlayış. Satın al, çiğne, çiğne, tadı bitince de at. Daha tazesi ve yenisini satın alabilirsin nasılsa.
Bu dediğim, her defasında doğrulanıyor, çok geçmeden henüz “şok fotoğrafları” yayılmamış tazeler, “eskimiş”lerin yerini doldurmak üzere önümüze geliyor.
Bu döngü yüzünden üzülerek söylüyorum, “daha genç, daha zayıf, taze kadın” arayışı hiç bitmeyecek. Önümüze hep önce “idealize kadın”lar sürülecek. Onlar, önce medya tarafından alkışlanacak, sonra hepsi yerin dibine sokulacak.
Medyanın insanların algısını yönetme gücü varken bu gücü hayatın akış yönüne değil, tersine doğru gitmek için kullanması ne acayip, değil mi?
İşte bu yüzden ne yazık ki “yaşlanmak iyidir, göbeğinizdeki iki gram yağda bir acayiplik yoktur, kendinizi kusurlarınızla, en doğal halinizle sevin” gibi söylemleri ancak, bir kozmetik ürünün reklamında filan duyuyoruz, hayatın gerçeği olduğu için değil...
Paylaş