Paylaş
Gerçi insan böyle zamanlarda biten ilişkilerden, evliliklerden bahsetmek istemiyor lakin Fuat Güner ile birlikte, -ki kendisi dünyanın en iyi insanıdır-, bitmiş 30-35 yıllık evliliklerin sayısı kaç oldu, ben sayamadım.
Kimsenin ilişkisini, kapalı kapılar ardında yaşananları, kendi dünyasını bilemeyiz.
Lakin biten ilişkilerin ardından erkek kişinin yanında, kah sevgili, kah yeni eş olarak seçtikleri kadınların yaşlarının hayli genç olduklarını görüyoruz.
Şu durumda insan soramadan edemiyor: Kadında durum nedir? O da kendinden genç erkeklerde yeni bir hayat buluyor mu, senelerini verdiği, birlikte çocuklar yetiştirdiği kocasından ayrıldıktan sonra aynı erkek gibi, yeni ve sevgilili bir hayat yaşamaya başlıyor mu?
Yoksa sabah yürüyüşleri, yakın arkadaşlarla içilen çaylar, sinema-tiyatro-opera-sergi merkezli kültür gezileri, akşam balkonda sessizce okunan kitaplar, evdeki kedisi-köpeğiyle, çiçekleriyle eskisinden daha fazla haşır-neşir olma halleri mi geliyor üstüne?
Bakınız söyleyeyim, 50’sini geçmiş kadın, ayrılıktan sonra kendinden ümidi kesiyor. İstisnalar olsa da genellikle durum böyle.
Sırf kendinden ümidi kestiği ve tekrar hayata başlamaktan korktuğu için kocasına “katlanan”, ayrılığı göze alamayan kadınlar bulunmakta çevremizde.
Şu halde boşanma ve ertesinde yaşayacaklarını göze alan ve ayrılan kadınlara şapka çıkartmak lazım. Çünkü erkeğin bekar davranışlarını kabul eden, içine alan, destekleyen toplumumuz, aynısını kadın yaptığında şöyle bir yan yan bakıyor, çoğu zaman bıyık altından gülüyor...
Bu adaletsizliği doğduğundan beri bilen kadın ise belli bir yaştan (hatta çoğu kesimde evlenmeden, evlenip boşandıktan sonra, hatta eşi vefat ettikten) sonra “usturuplu” davranmak durumunda hissediyor kendini.
Boşandıktan sonra tekrar evlenen kadınların bile çoğu “Hangi ara buldu, az değilmiş!” dedikodusuna maruz kalıyor. Erkek ise “tekrar evlendi” oluyor; basitçe.
Bu tuhaf ayrım, bu adaletsiz bakış ne zaman ve nasıl değişir, hatta değişir mi bilmem ama ben “30 yıllık evliliğin ardından genç sevgili ile görüntülenen erkek” haberlerinden çok sıkıldım sevgili evliliklerinin ömür boyu sürmesini dilediğim Habitus okuru.
Küpeli kalem müdürü
Sanki Hadise’nin taktığı avizemsi/halka/bir kilometre öteden “merhaba” diyen ışıltılı küpelerden taktı da, Karslıoğlu’nun durumuyla ilgili olarak “Gül’ün özel kalem müdürü küpe taktı” diye tantana oluyor.
“Genel doku”dan biraz farklı biri ortaya çıkınca durumu anormalleştirmekte üstümüze yok.
Pek yakında “Karslıoğlu uyarı aldı” haberleri çıkarsa da şaşmayacağım.
Değişik renklere ne kadar kapalıyız, nasıl da yabancılaştırma meraklısıyız yahu.
Hal böyleyken insanın kalabalıklarda kaybolası geliyor sevgili sürüden ayrılan Habitus okuru.
Madem küpeli kalem müdürü bu kadar enteresan, şu tür haberler de görmek istiyorum ben ayrıca:
Badem bıyıklı olmayan yeni bakan, önceki gün parlak yüzüyle görüntülendi.
Kadın milletvekili kırmızı ruj ve ojeleriyle iddialı bir görüntü sergiledi. (Böyle bir durum olsa herhalde derhal kadının “hafif”liğinden dem vurulur.
Etek kısalığından karakter analizi yapılıyor, işler kaybediliyor -neyse ki sonradan açılan davalar kazanılıyor ama yine de bu durum anlayışı değiştirmiyor- ya, kırmızı ruj ve ojenin de bir anlamı vardır herhalde...)
Paylaş