Kadın cinayetleri politiktir

Çocuklukta öğrenilen bilgiler, içinize görünmeyen bir elin bir minik tohum bırakması gibi... Daha ileri yaşlarda öğrenilen bilgilerle çocuklukta öğrenilenlerin yer edişi farklı oluyor. Küçükken içinize bırakılmış o tohum ileride filizleniyor, büyüyor ve hayatınızın her alanını kaplıyor.

Haberin Devamı

Bir ihtimal daha var: O tohumu kimse sulamadığı için olduğu yerde büyümeden duruyor. Orada olduğunu bile unutuyorsunuz, ancak bir kere bünyeye girdiği için çıkması mümkün değil...
Herhangi bir konudaki bilgiyi çocukken “yuttuğunuz” zaman, artık o sizinle sonsuza kadar var. Üstelik tohum ister su görmüş olsun, ister görmemiş olsun, ister büyüsün, ister büyümesin... Öğrendiklerinizle, gördüklerinizle ilgili bilinci ilerideki yıllarda içinizden kimse söküp atamıyor.
Bu “tohum”lar, çevremizi algılayışımızı da yönetiyor. Bizim için ne normaldir, ne değildir, hepsini kontrol ediyor.
İlerleyen yaşlarda anne-babanızın izlerini kendinizde görüp şaşırdığınız olmadı mı hiç? Onları nasıl kopyaladığınızı, hem iyi, hem kötü alışkanlıklarını nasıl bir sünger gibi içinize çektiğinizi ve çevrenize neredeyse birebir onlar gibi davrandığınızı... Kimilerini tuttuğunuzu, kimlerinden kurtulmaya çalıştığınızı...
Size iyi özellikler kazandıran bir aileden geliyorsanız, elbette şanslısınız.
Fakat bir de işin karanlık yüzüne bakalım.
Kadının ikinci sınıf olarak görüldüğü, şiddet eğilimli bir babanın aile reisi olduğu, bilgi toplumundan fersah fersah uzak kalmış bir aile nasıl bir çocuk yetiştirir dersiniz?
Veya en temel haliyle, kadının erkekten sonra geldiği bir kültürün çocukları, birer yetişkine dönüştüklerinde nasıl kararlar alırlar?
Dünya görüşleri, yeni doğan çocuklarla birlikte nesilden nesle aktarılır, artan nüfusla birlikte katlanarak yayılır.

¡¡¡

Ülke yönetiminde söz sahibi olan insanların “konfor alanı” bizimkinden biraz daha büyük. “Kendini ülkenin sahibi zannetme”, o büyüyen konfor alanıyla ilgili.
Nasıl evinizi kendi arzunuza göre düzenliyor, kendinizi iyi hissedeceğiniz bir alan yaratmaya çalışıyorsanız, kendini ülkenin sahibi zannetme yanılgısına düşen politikacılar da koca ülkeyi kendi dünya algılarına göre düzenlemeye çalışıyor.
Herkesi bir kalıba ve inanca sokma gayretine girip, eğitimi bilimden uzaklaştırıp, kadınla ilgili “yüce” düşüncelerini sık sık dile getirmek suretiyle tüm ülkeyi kendi dünyalarına benzetme gayretinde oluyorlar.
Elbette hiçbir politikacı, “Kadın cinayetleri normaldir” demez. Fakat kendi ataerkil ve inanç merkezli hayatlarında “Kadının yeri kocasının yanıdır”, “Kadın ile erkek eşit değildir” diyerek kadın cinayetlerini dolaylı yoldan meşrulaştırırlar...
Hitap ettikleri kesimin, mini etekli (hatta mini eteğe bile gerek yok), başını örtmeyen herhangi bir kadını “tacizi, tecavüzü hak eden, isteyen” olarak kodlamasına yardımcı olabilirler.
Kadın cinayetleri, işte bu yüzden politiktir.
Bugün başımıza bela olan kadın cinayetlerinin neden önüne geçemiyoruz?
Devletin televizyonundan “Hamile kadınlar sokağa çıkmasın” diye rahat rahat konuşurken, kadın cinayetlerine en ağır cezaları sağlayacak Özgecan yasası için neden bu kadar çaba göstermek durumunda kalıyoruz?
Ataerkil dünyanın, kadını ikinci sınıf gören bir kültürün temsilcileri, eğitimi bilimden uzaklaştırıp, kadınla ilgili “yüce” düşüncelerini sık sık kusarak tüm ülkenin kadın algısını, kendi dünyalarındakine benzetmeye çalıştılar. Eskiden beri var olan bir “tecavüz geleneği”nin ateşine odun attılar.
Özgecan son kurban değildi elbet kadının eşyadan sayıldığı bir ülkede.
Bakın, bir kadın daha, Cansu Kaya, tecavüze uğradı ve bir dere kenarında cesedi bulundu. Haberini yüreğimiz kavrularak okuduk.
Kanun çıkarmak için “siyasi belirsizliğin” geçmesini beklemeye gerek yok. Meclis, öncelikle, önce kadın cinayetlerini işleyenlere en ağır cezaları vermek üzere çalışacak. İndirim uygulanmasına engel olarak yasaları yapacak.
Sonrasındaki proje, uzun vadeli. Önce aileleri eğiteceksiniz, okulları bilim ekseninde yeniden şekillendirerek eşitlikçi bir anlayışa yönlendireceksiniz.
Bir toplumun belirli bir konuda dönüşmesi için uzun yıllara ihtiyaç var.
Kadını ikinci sınıf gören bir dünya görüşünüz varsa, evet, Türkiye’de kadınlara dair sorunları çözemezsiniz.
Fakat şu anda pek çok dünya görüşünü bir arada barındıran, çok sesli bir meclis var. Bu konuda hızlı kanun çıkarmamak konusunda ne mazeretleri olabilir?
Özgecan yasası için neyi bekliyorsunuz?

Yazarın Tüm Yazıları