Paylaş
Biliyorum çünkü, maç bittiğinde birileri mutlaka çıkacak, evindeki silahı kullanma fırsatını kaçırmayacak, havaya ateş açacak, sevincini kurşun sıkarak yaşayacak.
Havaya ateş açmak nasıl bir sevinç göstergesidir sevgili çekmecesindeki silahı çıkarıp kullanma heveslisi futbolsever dostum?
1800’lerde Teksas kasabalarında yaşayan kovboylar bile senin kadar silah heveslisi değildi. Enerjini atacak başka yol bilmiyor musun?
Git arkadaşına sarıl, evde koş, hatta çık sokağa koş, duvarları yumrukla, üç parende, beş takla at, enerjini boşalt ama silahına sarılıp balkona çıkma.
Biz her maç sonrası evlerimizde “kurşun sekecek” paranoyası mı yaşamak zorundayız?
Perdelerimizi çekip evin en kuytu köşesindeki dolapların içinde mi bekleyelim senin sevincin geçene kadar?
Savaşta mıyız? Bodrum katına inip “acil durum pozisyonu” mu alalım? Ne yapalım? Söyle futbolsever kardeşim, ne yapalım?
Şimdi sakinleş ve silahını evinde sakladığın kasana, çekmecene usulca koy.
Bir daha da yerinden oynatma.
Çok sevindim... Sevincim geçti
Çok sevindim:
Yaya geçidinde gazlayanlara verilecek ceza 343 TL’ye çıkarılıyor. “Ne mutlu, artık hepimiz yaya geçidine adım attığımız anda araçlar duracak, medeniyet yolunda önemli adımlar atacağız” diye seviniyordum ki...
Sevincim geçti:
Her yaya geçidinde polis nöbet tutacak veya trafik polisleri kameralardan “yaya geçidinde gazlayan adam” takibi yapacak değil ya...
Trafik polisi ile aynı anda aynı yerde bulunacak birkaç şanssız trafik magandası ceza yiyecek ve ardından yaya geçidinde durmamaya devam edecek.
O çok tanıdık görüntüyle yine karşılaşacağız, yaya geçidine adımımızı atacağız, gazlayan bir maganda frene basmak zorunda kalacak ve bize çok sinirlenecek, şoför koltuğunda tepinecek, kafayı camdan çıkararak haykıracak, küfrü basıp yoluna devam edecek...
Biz de “cezalar artırıldı” diye sevineceğiz. Cezalar hakkıyla uygulanmadıktan sonra değil 343, 3343 lira olsun, caydırıcı bir yönü kalmıyor.
Çok sevindim: Elmalı Barajı ve Alibeyköy Göleti’nin yakınına ve 81 ile “şehir ormanları” projesi başlatılıyor. Ne güzel bir haber.
Tam “En sonunda konut projesi yerine nefes alacağımız alanlar oluşturuluyor” diye sevinirken...
Sevincim geçti:
Şehrin ortasında kalan tüm alanları AVM, o da olmadı İspark olarak değerlendirirken, şehrin hayli uzağına şehir ormanı yaratıp şehrin içini betona terk etme anlayışı sürüyor.
Bakan Veysel Eroğlu bu parklara New York’taki “Central Park” benzetmesi yapmış. Madem o kadar “central” bir park istiyorsunuz, niçin Kadıköy Kuşdili Çayırı’na AVM yapma kararı alınıyor, üstelik bunu, bu işten para kazanacakların haricinde HİÇ KİMSE istemezken...
Şimdi halihazırda yeşil alan olan Elmalı Barajı çevresinde “şehir ormanı” yaparken mevcut parklardaki ilginç park tasarımı uygulamalarını görecek miyiz peki?
Mesela toprak olması gereken koşu yollarına beton dökülecek mi?
Koca koca ağaçlar sökülüp yerlerine lale dikilecek mi?
Peki ya Yenikapı sahilinin doldurulması projesine ne demeli? Tarihi bir bölgenin sahilinden başka yer kalmadı mı doldurulacak?
Sahili doldurup alan yaratmanın adına “hizmet” denmez. Bu yapılan, şehrin tarihiyle, doğayla savaştan başka bir şey değil.
Paylaş