Paylaş
Vatandaşı taciz etmek ve buradan çıkan son ekmeği yemek için 4 ayları kalan şirketler telaşta.
Artık hafta sonları sabahın köründe aranmaya başladıysanız, reklam SMS’leri ve otomatik aramaların sayısı arttıysa şaşırmayın.
Reklam arama ve SMS’leriyle ciddi ciddi savaşmıyorsanız, bunlardan kurtulmanın bir yolu yok, deneyenler bilir.
Tek tek numara bloklayacaksın, arayanlara “Numaramı veritabanınızdan silin” diyeceksin (isterlerse silecek, umursamazsa silmeyecekler), operatörünü arayıp “Reklam aramalarını istemiyorum” diyeceksin... Mesai harcayacaksın yani.
Numarayı reklam aramalarına kapatmak da çözüm değil, mesela bir hastane online hizmet veriyor diyelim. Numaran reklamlara operatörden kapalıysa sana gönderdikleri şifre gelmiyor.
Bir haberleşme aracı olan telefonun reklam için kullanılması, dünyanın en akılsızca satış stratejisi olmasına rağmen hâlâ kullananlar var, vaziyet zihnin sınırlarını zorluyor.
Ayrıca, bu kadar sahtekârlık varken hâlâ hangi telefon pazarlaması? Kim inanır, kim güvenir telefonla pazarlaması yapılan ürüne?
Operatörler de toplu SMS gönderim paketi satıyor esnafa mesela. Bu alenen hak ihlali değil de nedir? Bilmem ne ekmek fırınının ekmeğini veya bir emlakçının hiç ilgilenmediğim satılık evlerini telefonuma SMS olarak alabiliyorum. Operatörler böyle bir imkan sağlıyor “SMS paketi” satarak.
Bu işler son 4 ayda tavan yapacak, daha fazla rahatsız olmaya hazırlanın.
Sizi arayanlara artık “Telefonumu veri tabanınızdan çıkarın” demek de çare değil.
Vatandaşın “uyandığını” fark eden şirketler, arama yapan elemanlarına “ürünle ilgilenmezse veya satış yapamayacağını anlarsan derhal telefonu kapat” diyor, sen “İstemiyorum böyle arama” derken telefon çat diye suratına kapanıyor.
Lafını söyleyemiyorsun bile.
En telaşlı, en meşgul anlarda telefon alıyorsunuz, abuk sabuk bir ürünün pazarlama laflarına maruz kalıyorsunuz, “Beni aramayın” diyecek olduğunuzda telefonlar kesiliveriyor. Hale bakar mısınız?
Reklam için “sayın bilmem ne” ağzıyla ara ama konuşmanın sonunda telefon sapığı gibi suratımıza kapat. Yapmaya çalıştığın işin “fıtratına ters” kardeşim.
4 ay daha çekeceğiz bu arama ve SMS’leri çaresizce. Biraz daha sabır.
Kısa kısa...
Her nasıl Türk internet başlıkçılığında “x’e şok şoku”, “y’de deprem”, “x kullanan yandı” kolaycılığı varsa bunun bir benzeri de dijital platformlardaki sinema özetlerinde görülüyor.
Neredeyse her filmi “X bir genç adamdır. Bir sabah uyanır ve İŞLER HİÇ BEKLEDİĞİ GİBİ GİTMEZ” şeklinde özetleyebilirler, öyle bir potansiyel var.
Şükür ki hiçbir filmde, “işler beklendiği gibi gitmiyor”, yoksa yazacak laf bulamazdık Allah muhafaza.
* Miladi takvimle yaşayıp “YOLBOŞO HOROM” diye konuşmanın, internetin kesilmesini veya sansürü Twitter’da yazarak desteklemenin ne farkı var, ilgililer buyursun cevaplasın.
Ayrıca bir seneyi devirdiğimiz bir gün, aileyle bir araya gelmenin, biraz eğlenmenin, sokağa çıkmanın, kafa dağıtmanın NE GİBİ bir sakıncası olabilir, bunu da Diyanet’e soralım.
Gereksiz meselelere kafa yorduğumuz bu çağda bir de bunu tartışalım. Gereksiz ne varsa tartışalım.
* Madem Milli Piyango haram, banka faizlerini de konuşalım?
* Kadıköy’de Yıldızbakkal tren köprüsünden aşağıya baktığınızda tren yoluna tonlarca toprak atıldığını, burada bir dağ oluştuğunu göreceksiniz. Raylar çok önceden söküldü, malum.
Anadolu yakasının can damarlarından biri olan banliyö trenleri mazi oldu. Hesapta burası Marmaray’a bağlanacaktı.
Hatta seferler bitmeden Marmaray trenleri çalışmaya başlamıştı bu hatta. O kadar Marmaray patırtısı yapıldı, atıl duran bu hatta ne bir çalışma var, ne bir hareket.
Raylar yok, tren yolu ortasında moloz, toprak dağları ile dolu. Tren yolumuzu geri istiyoruz.
Ulaştırma Bakanlığı’na duyurulur.
Paylaş