Paylaş
Açıkçası umutlu değildim. Omuzlarım düşüktü, karamsardım, “Elinden gelen sahtekarlığın ardına koymayan adamların varlığında, kanunsuzluğun bile hesabını soramadığım bir ülkede, sivil müşahit olarak nasıl bir gücüm olabilir ki” diyordum.
Hırsızlığın, kandırmacanın bin türlüsünü yaşayacağımızı, özgürlüklerin kısıtlanacağı, sesimizin kısılacağı, Türkiye’nin bütününü temsil etmeyen meclisin oluşturulacağı bir ülkede uyanacağımızı düşünüyordum.
Sosyal medyada çizilen umutlu resme göre karamsardım.
Adalet duygum öyle yaralı ki, en kötüsünü umarak çıktım pazar sabahı okul yoluna...
12 saat boyunca hem sandığı, hem de insanları gözlemledim.
Yanılmışım. Çok yanılmışım.
Meğer “Güzelim Türkiye insanı” bir yere gitmemiş.
Umudunu kaybetmemiş.
Size 7 Haziran’ı anlatmak istiyorum.
Sabah 7.00’den itibaren hem Oy ve Ötesi, hem de parti müşahitleri olarak sandıkların başlarına geçtik.
Saat 17.00’ye kadar, on binlerce gönüllü, sınıflardan bir dakika bile ayrılmadı.
Sınıfta bir başka müşahit yoksa, düşünün, tuvalete bile gitmek için kalkmadı.
Saat 17.00’den sonra büyük bir dikkatle, hem müşahitlerin, hem de vatandaşın gözleri önünde dikkatlice sayım yapıldı.
Tutanaklar alındı, seçim sonuçları vatandaşlar tarafından videoya kaydedildi.
İşe sahtekarlık karıştıranların haberlerini aldık ancak genel olarak sandık başlarında vaziyet böyleydi.
Sadece Oy ve Ötesi değil, tüm parti müşahitlerinin ve vatandaşların hırsızlık riskine karşı nasıl çalıştığını; avukatların, bina sorumlularının nasıl koşturduğunu...
Herkesin GÖNÜLLÜ olarak disiplin içinde nasıl görevlerini yaptığını...
Yatağından bile kalkamayacak durumda olan yaşı ilerlemiş vatandaşlarımızdan tutun oy verme yaşına gelmiş aydınlık gençlere, seçmenlerin çoğunluğunun sandıklara nasıl büyük bir şevkle geldiğini, sıra olduğunu görseydiniz...
Tüm bunlara saatlerce tanık olsaydınız, insanların ruh hallerine şahit olsaydınız, sohbetlerini dinleyebilseydiniz...
Ağlardınız.
Demek ki bir toplumun adalet duygusu derinden yara alınca, onu aşağı çeken ne varsa üzerinden silkip, yeniden ayağa kalkabiliyormuş.
Kabul edelim, zor bir seçim süreci geçirdik.
Adaletsizliklerle dolu, düzenli olarak söylenen yalanlarla seçmenlerin üzerinde sistematik manipülasyon yapılan bir süreçti bu, umut taşımak zordu.
Bir yanda inanç sömürücülerinin, öbür yanda faşizan hislerle sağa sola “vatan haini” diye saldıranlarla geçen bir seçim sürecinden sonra gelen bu sonuç, bir mucize.
Türkiye’nin renklerinin, seslerinin mucizesi.
Demek ki, sağduyu kazanıyormuş.
Demek ki adaletsizlik, kanunsuzluk, “bizden değilsen öl” zihniyeti, toplu iş cinayetleri, toplu çevre katliamı, toplu kültür katliamı, rantçılık, inanç sömürüsü konularının karşısında pek çok farklı görüşten insan birleşebiliyor, “Dur bakalım sen orada” diyebiliyormuş.
Adalet duygumuzun aldığı derin yaraya hep birlikte merhem olduk.
Hırsızların, sahtekarların olmadığı, tüm insanlarıyla, tüm renkleriyle güzel olan Türkiye’yi yeniden hatırladık.
Emeği geçen herkese, oy veren tüm seçmenlere, dürüst sandık başkanlarına, dürüst sandık görevlilerine ve canı pahasına sandıklarını koruyan müşahitlere çok, çok teşekkür ederim.
İyi ki varsınız. İyi ki varız.
Paylaş